Offff..
Ben döndüm işte...
O kadar ara vermişken yazacak şey olmadı mı?? Tabii ki oldu.Ama blog yazmak bazen günlük yazmaya benziyor, kendinle fazla yüzleşmek de işine gelmeyebiliyor insanın..Elimde fikirler ve notlarla dolu defterler ve binlerce fotoğrafla dolu diskler var. Ama şeytanın bacağını bir kere kırınca nasılsa arkası gelir..
Bu olayı yıllar önce daha kafalarda sadece bir fikirken sevgili Tarık'tan duymuştum. "Acaba Kars'ta offroad oyunları yapsak nasıl olur?" diyordu. Kar ve offroad..Offroad'un sadece çamurda yapıldığını zanneden bir toplumda müthiş bir değişiklik olacağını düşünmüştüm..
Ve iki yıl önce dediklerini yaptılar. 2013'de Kars'ta ilk offroad etkinliğini düzenlediler..Ve ben gidemedim..Neden acaba?? Bakarsanız bundan önceki son girişin de o sıralarda olduğunu görürsünüz..Kayıp zamanlar deyip geçelim..
Sonra 2014..Biletimi bir ay önceden aldım, heyecanla bekliyorum. Haber geldi, iptal diye..Eyvah dedim içimden, kötü birşey oldu. Olmuş..Oyunlardan birkaç gün önce Sivas Offroad Kulübü başkanı arkadaşımız Bülent Kök vefat etmiş. Canımız acıdı...
Bu sene en sonunda gidebildim. Yine bir ay önceden rezervasyon yapıldı, hatta gerekirse diye ikincisi de. Bir tek otel rezervasyonu yapmadım, kış-dağ sert koşullara alışığım ya, kamp yapmaya karar verdim. İnsanlar uyardıkça da klasik cümlemi kurdum: "Ben dokuz değil, otuz dokuz canlıyım, bana bir şey olmaz". Ah küçükhanım, her zamanki gibi kendime fazla güvenmişim. Etkinliğin adı -36 ya !!! Hazırladım en extreme malzemelerimi, tırmanış alışkanlığı, yanıma fazladan çöp bile almadım. Sadece cep sobam ve yakıtından da vazgeçemedim, uçakla gidiyorum nasılsa diye. Uçağa binerken de kaptırdığım tek şey yakıt oldu, yakalandım..Zaten gerek de yokmuş, öğrendim..
16 Ocak Salı günü sabahın köründe zıplayıp hazırlandım, dosdoğru havaalanına yollandım. İşte daha orada hemen ilk kapıda yakıtı kaptırdım. Ama keyfim o kadar yerindeydi ki umurumda bile olmadı. Oydu buydu derken kapıya geldim ki telsiz sesleri. Kimden geliyor diye bakınırken bir farkettim ki benden geliyor. Lazım olur diye çantama attığım el telsizlerinden biri açılmış. Çantadan çıkarıp kapatırken epey garip bakışlara maruz kaldım:)
Şansım yerinde ya, bu sefer de uçakta bir turun yolcularının arasına düştüm. İşleri, güçleri yok, turizm öcüleri beni takipte hep..
Sağsalim indik tabii ki, iner inmez telefonum çaldı. Ya sağolsun -36 ekibi, o kadar çaba gösterdiler ki. Fahri beni ve Adnan ve Dursun abileri aldığı gibi yola çıktık. Meğer zaten Dursun abi gerçek abisiymiş ve beyler de bir sürü ödülü olan fotoğrafçılar.Böyle olunca hal, önce yolda şehitliğe uğradık, oradan da direkt teleferikle dağa çıktık. Şansım inanılmaz yaver gitti, sonradan farkettim, eğer o gün onlarla çıkmasaydım bir daha hayatta vaktim olmazmış. En tepeye, oradan diğer taraftan aşağı, yukarı derken bütün pistleri görebildik.
Tepede ayıcığa sarılıp fotoğraf çekip bir de gördüğüm en büyük semaverden çay bile içtik..Sarıkamış'a gelir gelmez üstüme geçirdiğim gore tex pantolona ve gerçek tırmanış botlarıma da orada bol bol dua ettim. Zirve fenaymış:) Aşağıya inerken ara istasyonda da Süreyyamı aldık, yarış alanına vardık.
Şimdiiiii..Süreyya-ki soyadı Çakmak olur- bin kere anmam lazım. Ben yola çıkmadan söyledi, gel kızım, benimle kal, çok soğuk diye.. Ama ben inat ya..Yine de akşam yemeğinde dayanamayıp utana sıkıla onunla kalıp kalamayacağımı sordum. Benden başka çadırda kalacak tek kişi Alpinist'ten Mustafa ve benim malzemem onunkiyle kıyaslanamaz bile. Sağolsun canım beni sıcacık odasına aldı, üstelik botlarımın karına, çamuruna bile aldırmadı. Gerçek offroadcu hatunları seviyorum..
İlk yarış gece yarışıydı. Arabam yok, birşeyim yok. Ama kullanmak istiyorum. İstanbul'dan sadece Boğaziçi Offroad kulübünden Barbaros Duman ve Fuat Bilgin abim var, Tarık'ın kesme defender aracıyla yarışacaklar. Önce kayıt masasına oturup kayıt aldık, çoğunluk Karadeniz ve doğu illerinden.Aslında oraya batıdan, hatta Edirne'den bir kaç araç gelse ne güzel, ne şık, ne anlamlı olurdu..Duyun beyler !!!!
Kahramanmaraş, hatta İran'dan bile yarışmacılar vardı. 14 kulüp ve 30 küsur araç. Bazı araçların da bir, hatta ikiden fazla yarıştığı düşünülürse bir sürü de yarışmacı..
İlk etap akşam 5'te başladı. Bir sürü teknik detay var ama kısaca anlatayım. Start etabın tek ufak ama dik yokuşuyla başladı. Yürüyerek inemediğimiz yokuştan araçların hepsi hızla inince, kayma vs..sorunu yaşanmadı. Şöyle anlatayım, benim tek düştüğüm ve yürümek yerine popomun üzerinde kayarak inmeye karar verdiğim yerdi orası. Bir de orada iki tona yakın aracın fren yaptığını düşünün..Ya da daha iyisi düşünmeyin..Çünkü kimse o salakça hatayı yapmadı, bıraktılar arabaları, hatta benim gibi gazladılar da sorun çıkmadı..Sonrası ise kar, buz ve çok ama çok sert dönüşler. Hani copilot olsam "Sağ beş" diye bile bağırabilirim, kısa mesafelerde ve karda gerçekten sert. Sona doğru lastiklerden oluşan bir bariyer geçiliyor ve oradan çamur çukuru..Kardan sonra çok kolay geliyor ama Vitara ertesi gün kırdı kendini. Vitara'cılar aman kızmasın, ben de Suzuki'ciyim yıllardır ama ne yazık ki pilot hatası olduğunu düşünüyorum. Suzi'nin burnunu o kadar sert indirirsen, kırılır....Tamam, ukalalık yok ama ben kırmazdım bebeğimi orada beyler..
Jimny kardeş tabii ki harikaydı..
Oldu, herşey güzel de Arzu Hanım sen ne yaptın derseniz..Ben hala bana yarışmıyorsun, tek tur dön, çık diyen arkadaşı anıyorum, anıyorum, anıyorum....Yaşadığım tek sorun, hemen lastiklerden önce emniyet kemerimin çıkması oldu, ben de kemersiz girmem inadı olduğu için biraz zaman kaybettik...Daha sonra İranlı yarışmacılardan birinin orada kafasını tavana vurarak yardığını öğrenince kendime aferin dedim-ki bunu pek yapmam.
Geceyi tabii ki ateş başında muhabbetle geçirdik. Teşekkürler beyler:)))
Sabah durum buydu, bir de geceyi düşünün..Boşuna derneğin adı -36 değil:) Hala vazgeçmiş değilim, seneye çadırda kalmak lazım...
Gündüz etabında ise her iki sınıftan da ilk sekize giren araçlar yarıştı.Hem haftasonu olması, hem de düzenlenen etkinlikler sebebiyle seyirci sayısı epey artmıştı. Seyirciler için oturma yerleri ve ateş olan bir bölüm ayrılmasına rağmen start noktasının boşaltılması sorun oldu, herkes araçları yakından görmek isteyince...
Ben de kapı hakemliğine gönderildim bu sefer..Ne iş olsa yaparım abi durumlarındayız:))
Copilotum Deniz ve ben..Biz Tarık'ın Kırat'ında güzel güzel sırıtırken, beyler aracın sol lastiğine dolanmış inşaat demiriyle boğuşuyorlardı. Ben ne olacak, yürüyor araba, zaten gösteri sürüşü derken çıkardıkları iki küsur metrelik eğilmiş demiri görünce sustummmmm..Startımızı vali bey verdi:)))
Çıkış harika,ama lowda bir daha...dedim sonra. Ne yapayım, benim arabam değil, öyle dediler, öyle yaptım....Olsun, televizyonlara bir daha kadınlar da offroad yapsın deme fırsatım oldu en azından..
(Beyler bozuluyor bazen bu kadar televizyona çıkmama ama biz varken, kim kıllı adamları görmek ister ki??)
Ve kupalar..Genel klasmanda Şavşat Offroad Klübü'nden Murat Çakal ve Oğuz Yılmaz birinci, İran'dan Asker Zeynel ve Said Niken ikinci, Murgul Offroad Kulübü'nden Cengiz Seri ve Olgun Yılmaz üçüncü oldular. S1 ve S2 klasman birincilerine de ayrı ayrı kupalar verildi ama ne yazık ki o sonuçlara ulaşamadım..Sadece İstanbul Boğaziçi Offroad Kulübü'nden Barbaros Duman ve Fuat Bilgin'den eminim, yine Kırat'la Yarışan ekip, kendi klasmanlarında ikinciliği alıp beni çok sevindirdiler:)
Viva BOFF:))))
Benim bugüne kadar en kıskandığım hediye yine bu yarışta verildi. Genel klasmanda ilk üçe giren ekipler koca birer tekerlek Kars kaşarı kazandı, tabii diğer ödüllerin yanısıra..Ama bizi de unutmamışlar, sağda gördüğünüz obsidiyenden plaketleri hediye ettiler. Benim taşlara ne kadar düşkün olduğumu düşününce daha güzeli olamazdı diyorum..Teşekkürler:)))
Günün sonundaysa 10.yıl marşı eşliğinde bir havai fişek gösterisi yapıldı. Gündüz olabileceğini bilmezdim ama o masmavi gökyüzü ve karla inanılmaz bir görüntüydü..Umarım en sona videoları eklemeyi başarabilirim..
Eh, tabii ki normal yoldan dönmedim. Uçaklarda yer olmayınca Alpinist'ten Mustafa'yla öğlen üçte düştük yollara..O Ankara'ya gidiyor, hem oradan uçak bulmak kolay, hem de yoldaşlık ederim dedim o uzun yolda. Sis, buz derken sabah dört gibi havaalanındaydık. Pek de yoldaşlık ettiğim de söylenemez, ne yazık ki ısınınca çoğu zaman uyudum. Ama verdiğimiz tek yemek molasında, adını hatırlayamadığım bir kamyoncu konağında hayatımda yediğim en güzel kıymalı yumurtayı yedim. Yetmedi, Mustafa'nın kalan Tatar kebabını da bitirdim:)
Sonrası..Herkesin garip bakışları altında dağ kıyafetimle 05:40 İstanbul uçağı.....
Sonuç:
Ekip-hiç isim vermiyorum, onlar kendilerini bilirler-çok uğraşmışlar,ellerine sağlık.O kadar insan, kar altında inanılmazlardı..Arabalardaki suların bile donuverdiği şartlarda ne koşturmaktan yoruldular, ne de yüzlerinden gülümseme eksik oldu.
Katılanlar da bir ayrı..Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen ekipler. Çaylar, muhabbetler ,keyifler...Muhteşemdi:)
Ve gelmeyenler. Çok şey kaçırdınız ve de ayıp size. Offroad sadece çamur değildir diyorum ve ağzımdan daha sonra pişman olacağım şeyler çıkmadan konuyu kapatıyorum..
Ve Tarık Yılmaz..Ufak kızını neredeyse kaçıracağımın hala farkına varmadın:) Arabanı kaç kere ödünç verdin, yarıştı, sayamadım. Uyumadın, yemedin, yarışla ve bizimle ilgilendin..Kardeşim benim, ne diyeyim??
Ellerinize, emeklerinize sağlık beyler, çok çok teşekkürler:)
Seneye yaparsanız inşallah oradayız............
Yarışaraktan............