Sayfalar

12 Haziran 2019 Çarşamba

KENYA 1. GÜN


Yıllar sonra geriye döndüm..
O kadar zamanda hiç mi gezmedim, hiç mi önemli birşeyler olmadı? Tabii ki oldu, tabii ki gezdim..Ama yazmaya ne vaktim, ne de keyfim oldu..İşin doğrusu şu anda bir haftaya yakındır çektiğim diş ağrısı beni iyice yazmaya itti çünkü dişim ağrıdıkça sebebi geliyor aklıma..Gezmek..Daha doğrusu gezerken bir aya yakın Amazon'da doğru düzgün beslenememek hiç çürüğü olmayan dişimin fena halde sallanmasına ve apse yapmasına sebep oldu.
Yani sıtmaydı, sarı hummaydı, dengue ateşiydi derken böyle şeyler atlanabiliyor bazen..Ve bunun aşısı da yok:))))
Turlarımı yazmak hiç alışkanlığım değil, buraları daha önce gittiğimde de yazmamıştım. Ama evdeki onlarca deftere, nota bakınca ufak ufak başlayayım dedim. Sonuçta o kelimeler o sayfalarda kaldıkça kimseye bir faydaları olmayacak..
Hazır hafızamda taptazeyken Kenya ve Tanzanya ile başlayalım...
1.Gün İstanbul- Nairobi
Herşeyden önce artık Kenya ile aramızda saat farkı yok. Bizde artık yaz saati uygulaması olmayınca saat farkı ortadan kalktı. Thy'nin direkt uçuşuyla yaklaşık 6 saat 40 dakikada Nairobi'ye varılıyor. Bu uçuşun tek handikapı varışın sabah saat 3 sularında olması..Havaalanında inşaat devam ediyor. Bizim için kapıda vize uygulaması olduğu için vize formlarını doldurmak ve elli doları hazır etmek gerekiyor. Yanınızdaki dolarların 2004 sonrası olması çok önemli, eski paraları sahte banknot riskinden dolayı hiçbir yerde kabul etmiyorlar. Tabii bir de tükenmez kalem şart, orada bulmak imkansız..Vize ve pasaport işlemleri aynı gişede yapılıyor..Fazla beklemiyoruz ama bazı görevliler biz tez canlı Türkler için gerçekten pek yavaş. Afrika standartlarına göre ise bu tempo şimşek hızında bile sayılabilir..
Hemen karşı duvardaki yazı dikkatimi çekti: “Do not linger”, yani “Oyalanmayın” diyor. Artık bizim için mi, yoksa oyalanmayı çok seven Afrikalılar için mi yazılmış bilemedim..Orada yıllar önce yine Afrika'nın ufak bir kasabasının marketinde gördüğüm yazı geldi aklıma : “Do not rush me, I am a local”..
Birkaç adımda bagaj alım alanına geldik. Burada bile bagaj arabaları ücretsiz..Yine bizim havaalanlarındaki bagaj arabası vurgunu geldi aklıma. 5 lira ya da 1 euro..Üstelik teslim yerleri havaalanının iki ucundan başka yerde yok!
Burada para bozdurmak mümkün. Hemen her yerde dolar kabul ediyorlar ama yine de az bir miktar Kenya şilingi taşımak mantıklı. Eğer Nairobi'de kalacaksanız şehirde de döviz büroları var ama bizim gibi direkt Maasai Mara'ya gidecekler için başka yer yok.
(Bu arada milli parkın adı Masai değil, Maasai:))
Tabii ki sabahın bu saatinde döviz bürosu dışındaki her yer kapalı. Kenya'da telefon hattı alayım diye düşünüyorsanız, Nairobi'yi beklemek zorundasınız..Kenya, dünyada nüfusa göre en çok internet kullanan sayısına sahip ülkelerden biri, o yüzden hatlar oldukça ucuz..Açık yer görsem ben de grubuma söyleyecektim ama herkes erkenden uyumuş burada..
Havaalanından çıkar çıkmaz birkeç adım ötede araçlarımız bizi bekliyor. Hafif bir yağmur var ama o kadar saat uçaktan sonra bana pek güzel geldi. Hemen beş dakika ilerdeki Sheraton otele geldik. Buradan sabah 7:30 gibi araçlarımız bizi alacak ve Maasai Mara'ya doüru yola çıkacağız. O saate kadar kahvaltı ve dinlenme molamız var..
Şimdilik bu kadar..Ağrı kesici fena halde uykumu getiriyor, oysa daha yazacak o kadar çok şey var ki..
Yarınki diş randevumdan sonra devam ederim artık:))

24 Ocak 2015 Cumartesi




Offff..
Ben döndüm işte...
O kadar ara vermişken yazacak şey olmadı mı?? Tabii ki oldu.Ama blog yazmak bazen günlük yazmaya benziyor, kendinle fazla yüzleşmek de işine gelmeyebiliyor insanın..Elimde fikirler ve notlarla dolu defterler ve binlerce fotoğrafla dolu diskler var. Ama şeytanın bacağını bir kere kırınca nasılsa arkası gelir..
Bu olayı yıllar önce daha kafalarda sadece bir fikirken sevgili Tarık'tan duymuştum. "Acaba Kars'ta offroad oyunları yapsak nasıl olur?" diyordu. Kar ve offroad..Offroad'un sadece çamurda yapıldığını zanneden bir toplumda müthiş bir değişiklik olacağını düşünmüştüm..
Ve iki yıl önce dediklerini yaptılar. 2013'de Kars'ta ilk offroad etkinliğini düzenlediler..Ve ben gidemedim..Neden acaba?? Bakarsanız bundan önceki son girişin de o sıralarda olduğunu görürsünüz..Kayıp zamanlar deyip geçelim..
Sonra 2014..Biletimi bir ay önceden aldım, heyecanla bekliyorum. Haber geldi, iptal diye..Eyvah dedim içimden, kötü birşey oldu. Olmuş..Oyunlardan birkaç gün önce Sivas Offroad Kulübü başkanı arkadaşımız Bülent Kök vefat etmiş. Canımız acıdı...
Bu sene en sonunda gidebildim. Yine bir ay önceden rezervasyon yapıldı, hatta gerekirse diye ikincisi de. Bir tek otel rezervasyonu yapmadım, kış-dağ sert koşullara alışığım ya, kamp yapmaya karar verdim. İnsanlar uyardıkça da klasik cümlemi kurdum: "Ben dokuz değil, otuz dokuz canlıyım, bana bir şey olmaz". Ah küçükhanım, her zamanki gibi kendime fazla güvenmişim. Etkinliğin adı -36 ya !!! Hazırladım en extreme malzemelerimi, tırmanış alışkanlığı, yanıma fazladan çöp bile almadım. Sadece cep sobam ve yakıtından da vazgeçemedim, uçakla gidiyorum nasılsa diye. Uçağa binerken de kaptırdığım tek şey yakıt oldu, yakalandım..Zaten gerek de yokmuş, öğrendim..
16 Ocak Salı günü sabahın köründe zıplayıp hazırlandım, dosdoğru havaalanına yollandım. İşte daha orada hemen ilk kapıda yakıtı kaptırdım. Ama keyfim o kadar yerindeydi ki umurumda bile olmadı. Oydu buydu derken kapıya geldim ki telsiz sesleri. Kimden geliyor diye bakınırken bir farkettim ki benden geliyor. Lazım olur diye çantama attığım el telsizlerinden biri açılmış. Çantadan çıkarıp kapatırken epey garip bakışlara maruz kaldım:)
Şansım yerinde ya, bu sefer de uçakta bir turun yolcularının arasına düştüm. İşleri, güçleri yok, turizm öcüleri beni takipte hep..
Sağsalim indik tabii ki, iner inmez telefonum çaldı. Ya sağolsun -36 ekibi, o kadar çaba gösterdiler ki. Fahri beni ve Adnan ve Dursun abileri aldığı gibi yola çıktık. Meğer zaten Dursun abi gerçek abisiymiş ve beyler de bir sürü ödülü olan fotoğrafçılar.Böyle olunca hal, önce yolda şehitliğe uğradık, oradan da direkt teleferikle dağa çıktık. Şansım inanılmaz yaver gitti, sonradan farkettim, eğer o gün onlarla çıkmasaydım bir daha hayatta vaktim olmazmış. En tepeye, oradan diğer taraftan aşağı, yukarı derken bütün pistleri görebildik.


 Tepede ayıcığa sarılıp fotoğraf çekip bir de gördüğüm en büyük semaverden çay bile içtik..Sarıkamış'a gelir gelmez üstüme geçirdiğim gore tex pantolona ve gerçek tırmanış botlarıma da orada bol bol dua ettim. Zirve fenaymış:) Aşağıya inerken ara istasyonda da Süreyyamı aldık, yarış alanına vardık.
Şimdiiiii..Süreyya-ki soyadı Çakmak olur- bin kere anmam lazım. Ben yola çıkmadan söyledi, gel kızım, benimle kal, çok soğuk diye.. Ama ben inat ya..Yine de akşam yemeğinde dayanamayıp utana sıkıla onunla kalıp kalamayacağımı sordum. Benden başka çadırda kalacak tek kişi Alpinist'ten Mustafa ve benim malzemem onunkiyle kıyaslanamaz bile. Sağolsun canım beni sıcacık odasına aldı, üstelik botlarımın karına, çamuruna bile aldırmadı. Gerçek offroadcu hatunları seviyorum..
İlk yarış gece yarışıydı. Arabam yok, birşeyim yok. Ama kullanmak istiyorum. İstanbul'dan sadece Boğaziçi Offroad  kulübünden Barbaros Duman ve Fuat Bilgin abim var, Tarık'ın kesme defender aracıyla yarışacaklar. Önce kayıt masasına oturup kayıt aldık, çoğunluk Karadeniz ve doğu illerinden.Aslında oraya batıdan, hatta Edirne'den bir kaç araç gelse ne güzel, ne şık, ne anlamlı olurdu..Duyun beyler !!!!
Kahramanmaraş, hatta İran'dan bile yarışmacılar vardı. 14 kulüp ve 30 küsur araç. Bazı araçların da bir, hatta ikiden fazla yarıştığı düşünülürse bir sürü de yarışmacı..
İlk etap akşam 5'te başladı. Bir sürü teknik detay var ama kısaca anlatayım. Start etabın tek ufak ama dik yokuşuyla başladı. Yürüyerek inemediğimiz yokuştan araçların hepsi hızla inince, kayma vs..sorunu yaşanmadı. Şöyle anlatayım, benim tek düştüğüm ve yürümek yerine popomun üzerinde kayarak inmeye karar verdiğim yerdi orası. Bir de orada iki tona yakın aracın fren yaptığını düşünün..Ya da daha iyisi düşünmeyin..Çünkü kimse o salakça hatayı yapmadı, bıraktılar arabaları, hatta benim gibi gazladılar da sorun çıkmadı..Sonrası ise kar, buz ve çok ama çok sert dönüşler. Hani copilot olsam "Sağ beş" diye bile bağırabilirim, kısa mesafelerde ve karda gerçekten sert. Sona doğru lastiklerden oluşan bir bariyer geçiliyor ve oradan çamur çukuru..Kardan sonra çok kolay geliyor ama Vitara ertesi gün kırdı kendini. Vitara'cılar aman kızmasın, ben de Suzuki'ciyim yıllardır ama ne yazık ki pilot hatası olduğunu düşünüyorum. Suzi'nin burnunu o kadar sert indirirsen, kırılır....Tamam, ukalalık yok ama ben kırmazdım bebeğimi orada beyler..
Jimny kardeş tabii ki harikaydı..
Oldu, herşey güzel de Arzu Hanım sen ne yaptın derseniz..Ben hala bana yarışmıyorsun, tek tur dön, çık diyen arkadaşı anıyorum, anıyorum, anıyorum....Yaşadığım tek sorun, hemen lastiklerden önce emniyet kemerimin çıkması oldu, ben de kemersiz girmem inadı olduğu için biraz zaman kaybettik...Daha sonra İranlı yarışmacılardan birinin orada kafasını tavana vurarak yardığını öğrenince kendime aferin dedim-ki bunu pek yapmam.
Geceyi tabii ki ateş başında muhabbetle geçirdik. Teşekkürler beyler:)))












Sabah durum buydu, bir de geceyi düşünün..Boşuna derneğin adı -36 değil:) Hala vazgeçmiş değilim, seneye çadırda kalmak lazım...
Gündüz etabında ise her iki sınıftan da ilk sekize giren araçlar yarıştı.Hem haftasonu olması, hem de düzenlenen etkinlikler sebebiyle seyirci sayısı epey artmıştı. Seyirciler için oturma yerleri ve ateş olan bir bölüm ayrılmasına rağmen start noktasının boşaltılması sorun oldu, herkes araçları yakından görmek isteyince...
Ben de kapı hakemliğine gönderildim bu sefer..Ne iş olsa yaparım abi durumlarındayız:))















 Copilotum Deniz ve ben..Biz Tarık'ın Kırat'ında güzel güzel sırıtırken, beyler aracın sol lastiğine dolanmış inşaat demiriyle boğuşuyorlardı. Ben ne olacak, yürüyor araba, zaten gösteri sürüşü derken çıkardıkları iki küsur metrelik eğilmiş demiri görünce sustummmmm..Startımızı vali bey verdi:)))
Çıkış harika,ama lowda bir daha...dedim sonra. Ne yapayım, benim arabam değil, öyle dediler, öyle yaptım....Olsun, televizyonlara bir daha kadınlar da offroad yapsın deme fırsatım oldu en azından..
(Beyler bozuluyor bazen bu kadar televizyona çıkmama ama biz varken, kim kıllı adamları görmek ister ki??)
 Ve kupalar..Genel klasmanda Şavşat Offroad Klübü'nden Murat Çakal ve Oğuz Yılmaz birinci, İran'dan Asker Zeynel ve Said Niken ikinci, Murgul Offroad Kulübü'nden Cengiz Seri ve Olgun Yılmaz üçüncü oldular. S1 ve S2 klasman birincilerine de ayrı ayrı kupalar verildi ama ne yazık ki o sonuçlara ulaşamadım..Sadece İstanbul Boğaziçi Offroad Kulübü'nden Barbaros Duman ve Fuat Bilgin'den eminim, yine Kırat'la Yarışan ekip, kendi klasmanlarında ikinciliği alıp beni çok sevindirdiler:)
Viva BOFF:))))
 Benim bugüne kadar en kıskandığım hediye yine bu yarışta verildi. Genel klasmanda ilk üçe giren ekipler koca birer tekerlek Kars kaşarı kazandı, tabii diğer ödüllerin yanısıra..Ama bizi de unutmamışlar, sağda gördüğünüz obsidiyenden plaketleri hediye ettiler. Benim taşlara ne kadar düşkün olduğumu düşününce daha güzeli olamazdı diyorum..Teşekkürler:)))
Günün sonundaysa 10.yıl marşı eşliğinde bir havai fişek gösterisi yapıldı. Gündüz olabileceğini bilmezdim ama o masmavi gökyüzü ve karla inanılmaz bir görüntüydü..Umarım en sona videoları eklemeyi başarabilirim..
Eh, tabii ki normal yoldan dönmedim. Uçaklarda yer olmayınca Alpinist'ten Mustafa'yla öğlen üçte düştük yollara..O Ankara'ya gidiyor, hem oradan uçak bulmak kolay, hem de yoldaşlık ederim dedim o uzun yolda. Sis, buz derken sabah dört gibi havaalanındaydık. Pek de yoldaşlık ettiğim de söylenemez, ne yazık ki ısınınca çoğu zaman uyudum. Ama verdiğimiz tek yemek molasında, adını hatırlayamadığım bir kamyoncu konağında hayatımda yediğim en güzel kıymalı yumurtayı yedim. Yetmedi, Mustafa'nın kalan Tatar kebabını da bitirdim:)
Sonrası..Herkesin garip bakışları altında dağ kıyafetimle 05:40 İstanbul uçağı.....
Sonuç:
Ekip-hiç isim vermiyorum, onlar kendilerini bilirler-çok uğraşmışlar,ellerine sağlık.O kadar insan, kar altında inanılmazlardı..Arabalardaki suların bile donuverdiği şartlarda ne koşturmaktan yoruldular, ne de yüzlerinden gülümseme eksik oldu.
Katılanlar da bir ayrı..Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen ekipler. Çaylar, muhabbetler ,keyifler...Muhteşemdi:)
Ve gelmeyenler. Çok şey kaçırdınız ve de ayıp size. Offroad sadece çamur değildir diyorum ve ağzımdan daha sonra pişman olacağım şeyler çıkmadan konuyu kapatıyorum..
Ve Tarık Yılmaz..Ufak kızını neredeyse kaçıracağımın hala farkına varmadın:) Arabanı kaç kere ödünç verdin, yarıştı, sayamadım. Uyumadın, yemedin, yarışla ve bizimle ilgilendin..Kardeşim benim, ne diyeyim??
Ellerinize, emeklerinize sağlık beyler, çok çok teşekkürler:)
Seneye yaparsanız inşallah oradayız............
Yarışaraktan............


20 Eylül 2012 Perşembe

YEMEYEN GELMESİN DEDİK YA:)))))))))

Çoook uzun zamandır yazmamışım ama fotoları da ekleyeyim derken bu hale düştüm..Bolu'luların ellerine sağlık, harika bir kamp yaptık. Bu kış da aynen devam:)
Kamp alanımız harikaydı, ama bir gün önce makinayla açılmasa halimiz ne olurdu bilemiyorum..

Photobucket

Photobucket




















Ortam olmazsa olmaz:)

Photobucket










Azıcık da soğuktu sanki:)

Photobucket











Ama ısınmanın bir sürü yolu var:)
Photobucket

Photobucket




















Yiğidolarımız yine yaptılar yapacaklarını..Ellerine sağlık Rambo'm:))
Photobucket

Photobucket

Photobucket











Burada nasıl keyif yapılmaz????

Photobucket


































Ahhh Çağrı ahhhh....

Photobucket










Göründüğünden daha da güzeldi:)

Photobucket









 Adnan abinin bir sonraki kamp için ısmarladığı odunlar:))

Photobucket







Her kamp dönüşü bir keyif yapılır ama biz bu sefer abartıp, is kokan çamurlu giysilerimiz ve pis ötesi Suzi'mle boğaza balık yemeye gittik..Diğer müşterilerin bakışları her şeye değerdi:)))

Photobucket













 Gelmeyenlere ve de gelemeyenlere en derin saygılarımla..Kış geliyor, görüşürüz:)))


21 Şubat 2012 Salı

OFF ROADCUYUZ "YEMEYEN GELMESİN" KAMPI, BOLU

Geçen kampımızın tadı pek bir damağımızda kaldığı için daha kamptan ayrılmadan Şubat sonunda bir daha ağır bir kar kampı yapmaya karar vermiştik..Sağolsun Bolu Off Road Kulübü'ndeki  (BOLOFF) arkadaşlarımız, bizi Bolu'ya davet ettiler ve böylece "Yiyen Gelsin" kampından sonra bir de "Yemeyen Gelmesin" kampı bu hafta sonu gerçekleşecek..
Kampımızın orjinal davetiyesi şöyle oldu...


Ancak yaratıcı off roadculardan İlker şöyle bir şey önerdi:) Soldaki benim:)


Şu anda bu kamp için adını yazdıran yaklaşık 70 araba var, bu da demektir ki yaklaşık 150 kişi..Kar kalınlığının 1,5-2 metre arası ve irtifanın da 1300 metre dolayında olacağını düşününce "kişi" değil, "deli" demek lazım aslında. Üstelik bu sefer en yakın otel otuz kilometreden fazla bir mesafede olunca, normalde otele kaçan arkadaşlar da bizimle kampta yatacak demektir..Sabırsızlıkla bekliyorum cumartesi sabahı uyananların yüzlerini görmeyi:)
Bu kamp için gerekli uyarılar yapıldı, dayanamayacak hanımlar, çocuklar, beyler gelmesin dendi..Malzeme konusunda da uyarılar yapıldı, hatta forum üzerinden ufak tefek eğitimler verildi..Örneğin uyku tulumları şöyle olmalı, matlar böyle..Alınması gereken tekila, rakı miktarları belirtildi, hatta acil durumlar için eşler oluşturuldu...Ama en kötü ihtimal koyun koyuna yatarız kimseyi dondurmayız dendi:)
Ama her ihtimale karşı çeşitli yiyecek ve içecek çeşitleriyle Bülent de bizi yalnız bırakmıyor:)

Cuma akşamından oradayız, bekleriz:)))))))))))))))))))))))))

Kamp alanına giden yolun son durumu:


7 Şubat 2012 Salı

OFF ROADCUYUZ AYTEPE KAMPI, OCAK 2012

İşte bizim forum sayfamız..Aracı olsa da olmasa da her off roadcunun rahatça fikirlerini paylaştığı yer..14-15 Ocak'ta, İzmit Aytepe Yaylası'nda yaklaşık 40 aracın katılımıyla çok güzel bir kamp yaptık. Şartlar çok zorluydu, yaylada kar yüksekliği bir metreden fazlaydı ve cumartesi gecesi tipi geç saatlere kadar devam etti..Gelen herkes kampın zor olacağını biliyordu, zaten kampın adı da "Yiyen Gelsin" kampıydı..Sonuçte o kadar eğlendik, keyif aldık ki şubat sonunda bu sefer de "Yemeyen Gelmesin" kampını yapmaya karar verdik..



Aytepe Yaylası


 Offroadcuyuz.com sosyal konutları..Sağol Fırat:)



Barımız...





Ekip budur işte:)


İSTANBUL YAKINLARI

Off road yapmak için her zaman çok uzağa gitmek gerekmiyor..
Bu, 3 hafta önce:




Aynı yerler bir hafta sonra:) Ohhroad ekibiyle...