Sayfalar

15 Kasım 2009 Pazar

EL JEM VE MATMATA

Sabah erkenden çıktık. Resepsiyon görevlisi bile lobide battaniyesine sarılmış, uyuyordu. Anahtarı bırakıp çıkarken gittiğimizi bile duymadı. Yürüyerek tren istasyonu çok yakınmış zaten, beş dakika da varıp, saat 8:10 trenine bilet aldık. Bu sefer yolculuk bir saat bile sürmeyecek, bilet de ,kişi için 5,900 dinar tuttu. Niyetimiz El Jem'i görüp, bugün günışığı izin verdiği kadar güneye, çöle doğru inmek. Matmata'ya kadar gidebilmeyi umuyoruz ama buradan sonra tren yok. Sadece otobüs ve dolmuşlar var ama dolmuşlar hem daha sık, hem daha hızlı. Zaten bugün gideceğimiz yer kadar otobüs olduğunu sanmıyorum. Varsa da günde en fazla iki seferdir, yakalamamız zor.
El Jem çok yakın, yol bir saatten az sürüyor. Geldiğimizde çantaları bırakacak yer baktık, yok. Daha doğrusu tren görevlisi bırakabileceğimizi söyledi ama gar, tren saatleri dışında kapalıymış. O kadar sık sefer olmayınca..Çaresiz yüklendik çantaları ama meğer anfitiyatro çok yakınmış. Hemen girişte de dükkanlar, restoranlar var. Birine çantaları bırakıp, bırakamayacağımızı sorduk, tabii, bırakın dediler. Orada hazır oturmuşken birer de kahve içip, girdik tiyatroya. Bilet kişi başı 7,000 dinar, artı olarak da her zamanki fotoğraf makinası ücreti, 1000 dinar. El Jem için ne diyeyim? Çok çok güzel ve çok iyi korunmuş. Şu resimlere bakın:









Bunlar eski graffitiler..Buradan iki şey öğrenmek mümkün:
Bir, vandalizm çok eski bir adet..
İki, turizm buralarda çok ama çok eskiden başlamış.

Çıkışta Ersoy aynı biletle girilebilen müzeye de gitmek isteyince, ben kafede oturmayı tercih ettim. Gitti, epey zaman gelmedi. Benim için sorun değil, keyfim yerinde. Gölgede oturmuşum, kahvem var, defterimle uğraştım. Ama en sonunda merak etmeye başladım çünkü daha önümüzde luaj luaj ( Louage louage) gitmemiz gereken dünya kadar yol vardı. Gelince bir sandviç yedi, hatta İstanbul yazılı tişörtünü aslında bizi güzelce kazıklamış olan garsona hediye ettik ve louage istasyonuna kadar baş dakika kadar yürüyüp, dolmuşumuzu bulduk. Bu sefer dolmasını beklerken epey zaman geçti ama iki saatten biraz daha fazla bir zamanda Sfax'a gelebildik. Burası Tunus'un en büyük şehirlerinden biri. Zaten şehirlerin boyutlarını dolmuş duraklarından hemen anlaşılıyor. Örneğin burada bilet gişeden alınıyor, bilet karşılığı. Öbür taraflarda direkt şöföre ödeme yapılıyor.
Gabes'e gidecek dolmuşumuzu bulduk ama hala dolmamıştı. Karnım çok aç olduğu için gidip yiyecek poğaça gibi birşeyler aldım. İçleri boş sanıyordum ama ne yazık ki değilmiş. Tavuklu bir iç olduğunu görünce çok fena hayal kırıklığına uğradım. Yiyemeyeceğimden değil, sadece çok acı olacağını bildiğim için. Cips de satılıyor ama ben gerçek birşeyler yemek istediğim için geri dönüp, karşısındaki dükkana baktım. Harika!! Sandviç yapıyorlar, hem de baget ekmeği içine. Bir ekmek alıp yarısının içine daha yeni tavadan çıkmış kızarmış yumurtayı koydurdum, diğerini boş olarak aldım. Yanımda her zaman acil durumlar için bulunan peynirle yemek için..Hemen herşeyin tadına bakarım, açsam da yerim ama ne yazık ki acı ve ben iyi bir ikili değiliz.
Sonunda dolmuş dolunca yola çıktık, deniz kenarından Gabes'e doğru ilerlemeye başladık. İlginç bir manzara..Solumuzda ilerde deniz görülüyor ama çölde ilerliyoruz. Ersoy inanmakta zorluk çekti ama deniz olması demek çöl olamaz demek değil. Peru'da da görmüştüm bunu..
Gabes'e de varmamız yaklaşık 2,5 saat sürdü. Oraya vardığımızda Matmata dolmuşunun başka bir duraktan kalktığını öğrendik, yaklaşık on dakika yürüme mesafesinde. Bu seferki durak çoook uzun zaman önce kapanmış olduğu her halinden belli bir restoranın önünde..
Yine bekledik dolmuş dolsun diye...
Sanıyoruz ki bu son. Meğer değilmiş. Bu dolmuş Yeni Matmata'ya gidiyormuş. Bizimse gitmek istediğimiz Eski Matmata..Hal böyle olunca yeniden eskiye gitmek için tekrar başka bir dolmuşa binmek zorunda kaldık..
Gitmek istediğimiz yere varana kadar iyice akşam olmaya başladı. Vardığımızda da dolmuşun şöförünün yardım önerisi geldi, size kalacak yer ayarlayalım, tur ayarlayalım diye. Saatlerdir yoldayız, canım çıkmış zaten. Ersoy gidip kalacak yerlere bakmaya gitti, ben de çantaları alıp oturdum gün batımına karşı. Güneşin batışı çok güzel ama hava gitgide soğumaya başladı. Tam güneş battı, ben ufaktan merak etmeye başladım ki Ersoy geldi. Zaten açık iki yer varmış, ikisi de birbirinin aynıymış. Biz de yakın olanına gidelim dedik.
Matmata için LP'de "Öğle yemeğinizi yiyip, devam edin. Kalmaya değmez" diyor..Yine yanıldın LP!!!
Çünkü kalacağımız yere geldiğimizde toprağın içine oyulmuş olduğunu gördüm. Çok farklıydı. Ama asıl sürprizle odamızın olduğu yeri görünce karşılaştım. Ben burayı yıllar önce yabancı bir belgeselde görüp, hayran kalmıştım. Hayalini kurduğumu bile unuttuğum bir yerdi. Yere oyulmuş kocaman bir deliğin etrafında, yine toprağa oyulmuş odalar. Avlunun tepesi açık, yıldızlar görülmeye başlamış bile. Rüzgardan da korunduğu için hiç soğuk değil. Oda çok basit ama içerisi sıcacık. İnanamadım, sevinçten bir çığlık atıp gülmeye başladım. Adamlar iyi ki yoktu o an, kesin delirdiğimi düşünürlerdi.
Burası Star Wars'ın çekildiği yerlerden biri..Restoranın bulunduğu avluda bütün dekorlar bile duruyor...



Akşam yemeğini de orada yemeye karar verdik. Zaten etrafta başka bir yer varmış gibi de görünmüyordu. Salata, patatesli omletimsi şey ve tatlı çok güzeldi ama ben şu kuskusu hala sevemedim. Yağsız, tuzsuz bulgurun hiçbir tadı yok.
Yemekle bir şişe şarap içip, televizyonu açtık. Çeken tek kanalda da bizim türk dizilerinden birinin olduğunu görünce çok eğlendik. Zaten bu diziler yüzünden burada herkes bizim memleketi bu kadar iyi bilip seviyor ya..
Bu arada bize tur yapmayı teklif Ahmet geldi. Fazla zorlamadan, az bir pazarlık ve çokça kazıklanarak ertesi sabah 8'de başlayarak iki gün bir gece çöl turu yapmayı kabul ettik. En azından grup olmayacak, private tur tadında...
Gece Ersoy yattıktan sonra çok uzun zaman oturup, boukha (incir rakısı, pek fena) içip, yazı yazdım. İkide bir de gerçekten burada olduğuma inanabilmek için de dışarı çıkıp yıldızlara baktım durdum..
En güzel uykularımdan birini uyudum o gece..


Kaldığımız yerin yukardan görüntüsü...

Hiç yorum yok: