Sayfalar

27 Ocak 2010 Çarşamba

JEFFREY'S BAY VE PORT ELİZABETH

Buraya gelmemiz geceyi buldu. Sadece adı yüzünden Ubuntu Hostel'de kalalım dedik, gerçekten hoş yermiş. Bedava wi-fi bile var.
Ama burası gerçekten sörf yapmayacaklara göre değil. Sağ kol dalgaları dünyaca ünlü. Zaten köy, burayı sörfçülerin keşfinden sonra büyümüş. Biz hem Arda'ya bazı eşyaları göndermek, hem de yürümüş olmak için merkeze gittik. İşin doğrusu güzel bir kafe, inanılmaz candan insanlar dışında bir şey bulamadık. Denize bırakın girmeyi, sahile bile inmek imkansız. Rüzgar o kadar güçlü ki, yürünmüyor bile. Sörfçüler bile umudu kesmiş bugün. Sahilde meraklı-çok ama çok meraklı olmaları lazım- birkaç turist ve onları izleyen zenci gençlerden başka kimse yok. Olsun, kaldığımız yerden manzarası yetti.
Buradan istikamet Port Elizabeth..Artık iyice geceye kaldık buralarda. Aslında burada birşey yok ama araba beklerken bir gece kalmak zorundayız. John da öğlende bizden ayrıldı, tatili bittiği için dönmek zorunda. İyi alışmıştık birlikte gezmeye. Şirketini ikna et, gel Türk şaraplarını tatmaya dedim. Bakalım....
Buradaki hostel biraz hayalkırıklığı oldu. Anlaşılan eskiden çok hoş bir yermiş ama zamanla gözden düşmüş. Bizim oda havuz kenarında. Orada içinde mutfak ve yatakhaneler olan bir yer daha var ama geldiğimizde buralı gençler vardı. Sanırım üniversite öğrencileri, uzun dönem için kiralamışlar. Zaten görevli kadın bize ana binadaki tuvalet ve mutfağı kullanmamızı söyledi, pırıl pırıl ve çok modern. Diğer tarafla kıyaslandığınsa cennet gibi kalıyor.
Odamız da eski püskü ama böyle zamanlarda Tunus'u hatırlatıyorum kendi kendime. Herşey gözüme pek güzel geliyor o zaman.
Sabah depar 06:45. Kadıncağız o saatte kalkıp kahvaltılıkları bile hazırlamış bize. Ama odadan çıkmadan gördüğüm birşey moralimi fena halde bozdu. Hala Ersoy'a söylemedim ama birileri gardırobun üstünde ilaçlarını unutmuş. İki kocaman kutu, üçlerinde az da olsa var ve ikisi de antiviral. Bu kadar antiviral kokteyl almak gereken tek bir hastalık biliyorum, AIDS. Aslında şaşırmamak lazım, bu ülkenin nüfusunun 1/4'ü HIV pozitif. Bazen kalabalık yerlerden geçerken düşünüyoruz da, hala inanamıyoruz.
O yüzden benzinliklerde, marketlerde, hatta hostellerde bile bedava prezervatif var. Kadın tuvaletlerinde bile. Ama en azından ilaçları da bedava verdiklerini bilmek iç rahatlatıcı. Bizdeki hastaların çektiklerini düşününce...
İnsanların hastaları çok fena yargıladığını biliyorum ama unutmamak lazım, kimse bu hastalığa isteyerek yakalanmıyor. Özellikle son zamanlarda bununla doğan o kadar çok çocuk var ki...
Yolumuz Chitsa'ya artık...

Hiç yorum yok: