Sayfalar

12 Ocak 2009 Pazartesi

Katmandu'dan


Kathmandu Guest House bahçesi


Durbar Square

Dün biraz garip bitirdiğimin farkındayım ama bu kadar geride kalınca hepsini yazmak fena halde sıkıcı geliyor. Bu arada geçen sene iyi alışmışım kendi bilgisayarımla gezmeye, bu sene o yüzden rahat rahat sıkıcı, sıkıldım gibi kelimeleri doğru yazabiliyorum. Tayland'dan aldığım minik laptop yanımda. Dört dolarlık odamda priz olmasa da arada gittiğim yerlerde şarj edebiliyorum. Şimdi hikayelere devam:
Hindistan'dan Nepal'e nasıl geldim..
Bu sefer her ihtimale karşı saat 11'de havaalanındaydım. Burada uçmayanların terminal binasına girmesine izin yok. Benim de internet baskısı biletimin üzerinde tükenmez kalemle yapılmış bir düzeltme var. İlk gösterdiğim polis geçemezsin dedi ama arkadaşı beni dünden tanıdı da geçmeme izin verdi. Check-in yapan genç de dünden tanıdık, selamlaştık, nerde oturmak istediğimi sordu. Sağolsun, yoksa ben uçağa binebilme heyecanı içinde unutmuştum bile. Burada mutlaka uçağın solunda oturmak lazım, daha önceki seferden aklımda kalmış. Soldan bütün Himalayaları görmek mümkün. Uçuşun son yarım saati dağları seyrederek geçiyor.
Check-in'den sonra pasaporttan da sorunsuz geçtim. Üstelik bu sefer elektronik malzemenin arasına tıkıştırdığım çakmağımı da farketmediler. Burada 4. kapıya yakın bir sigara odası var. Ama yemek, içmek süper pahalı. Bir ufak su 35 rupi.
Bundan sonrası rahat. Uçakta yanımdaki iki koltuk boştu ama bir Sih amca o kadar boş yer varken geldi yanıma oturdu. İlk başta sinir oldum ama sonra pek güleryüzlü çıktı. Biramı açmama yardım etti, gazetelerimi toparladı. Hem de hiç asılmadan. Hintlilerin nasıl zor olabileceğini biliyorum, bir önceki sefer rehberim ciddi ciddi bana evlenme teklif etmişti.
Ah o yemekler..Mümkün değil yiyemiyorum. Tadı iyi ama bana fazla acı geliyor. Ama salata ve meyveyi fena götürdüm. Aslında karnım aç. İşte böyle kilo veriliyor yollarda.
Katmandu'ya gelirken vize formunu çoktan doldurmuştum. Buraya gelirken önceden vize almamak lazım. Zaten vizesi olanların girdiği kuyruk çok fena. Vizeyi alıp, geçmek, hele de benim gibi formunuz varsa beş dakika sürüyor. Ücretler de değişmiş, 15 gün 25, bir ay 40 dolar. Çıkışta da taksiyi prepaid'den almak 300 rupi. Dışarda fiyatlar daha pahalı. Benim zaten canım çıkmış, hiç uğraşamadım pazarlıklarla. Ve salaklık edip ilk 500 rupi diyenle gittim. İlk kazığımı da böylece yedim.
Yine de şöförümün bana bir iyiliği oldu. Trafik herzamanki gibi berbat, daha hızlı gidebilmek için ara yollara girdi. Yollar felaket olsa da, normal mahalleleri görmek daha keyifli. Üstelik Hindistan'dan sonra burası tertemiz geliyor insana.
Yola çıkmadan ilk gece için Acme Guesthouse'da rezervasyon yapmıştım ama ilk gece gidemeyince benim daha ucuz oda gitmiş. Kalan tek yer 14 dolarlık en pahalı yer, ya da bana öyle söylediler. Çıkıp yer aramak zor geldi, bir gece için kalayım dedim. Zaten buraya gelebilmek için çekmediğim kalmadı. Oda rahat, balkon, banyo, televizyon var (her nekadar sadece radyosu çalışsa da). Yatak iyi, fazladan yorgan var. Ama yine de hava o kadar soğuk ki, duş yapmak mümkün değil.

Böylece sabah 10 gibi hesabı ödeyip çıktım. Bir önceki gece bütün Thamel'de kalacak yer aramıştım zaten, tek aklıma yatan yer Pilgrim's olmuştu. Ama yine de Kathmandu Guesthouse'a bir uğrayayım dedim. 4 hatta 2 dolara bile odaları var ama o odalara rezervasyon almıyorlar. Yine de normalde 14 dolar olan odayı bana 10 dolara verince, ucuz odalardan biri boşalana kadar kalayım dedim. Yeni oda da bir garip, 3 kişilik.
Bu odanın kendi banyosu var ama duş yapmaya kalkınca pişman oldum. Genelde böyle yerlerde sıcak su olmaz. Burada var ama bu sefer de fazla sıcak. Soğuğu açınca da donduruyor. Öyle böyle derken biraz yıkanabildim. Elektrik kesik olduğu zaman prizler, sonuç olarak da odaya koydukları fanlı ısıtıcı çalışmıyor. Bu aralar Nepal'in tümünde günde 12 saat elektrik kesintisi var. Pazar gününden itibaren de 16 saate çıktı. Protestolar yapılıyor ama ne çare. Nehirlerde yeterince su olmayınca barajların durumu kötü. Jeneratörü olanlar da tasarruf yapmak zorunda. Bu durumda bana tek çare kaldı, yatağa girip odadaki bütün battaniyeleri örtünmek. Ufaktan ısınınca da uyuya kalmışım.
Akşamüstü aşağı inip ateş başında bir yer bulup biraz yazı yazayım dedim, ama aklımı veremiyorum bir türlü. Çünkü yan masada iki adam türkçe konuşuyor. Önce yine kafam karıştı, yanlış duyuyorum dedim ama değil. Rahmi ve Vedat. Türkiye'den bütün yolu motosikletle gelmişler, 20 gündür de burada kalıyorlarmış. Çok da tatlı adamlar. İnanılmaz sevindim tanıştığıma. Ertesi gün Rahmi sağolsun beni alışverişe çıkardı. Yeni botlar, gözlük, çorap vs.. aldım. O yanımda olmasa biraz zor alırdım zaten. Kaç gündür buradalar, dünyanın alışverişini yapmışlar, ne nereden kaça alınır çok iyi biliyorlar. Böylece iki günü birlikte geçirdik ve dün sabah memlekete doğru yola çıktılar. Sabahın köründe onları yolcu ettim, su döktüm arkalarından. Nepalli vatandaşlar da garip garip bakakaldılar. Benim neden onlarla gitmediğimi de anlayamamışlar. Yolları açık olsun!
Bu arada Rahmi bana son birkaç kıyak daha yaptı. Onun boşalttığı dört dolarlık odaya aynen geçtim. Giderken taşıyamadığı bir polarını da bana bıraktı. Gece üşüyüp iki tane poları üst üste giydikçe onu hatırlıyorum.
Burada bu aralar fazla hareket etmiyorum. Uyku, bahçeye çıkıp çimlerin üstünde güneşlenmece ve anlamsız yürüyüşler. Zaten benim gibi bir sürü tip dolanıyor ortalarda. İşin doğrusu fazla hareketli geçen bir sezondan sonra sudan çıkmış balığa döndüm. Yapacak bir şeyin olmaması çok zor. Alışacağım yavaş yavaş. Dün gece rüyamda herkesi gördüm, Fikret abi'yi bile. Bana turlardan bahsediyordu. Bakarmısınız mesleki deformasyona.Yarın veya öbür gün Baktapur'a gidip bir gece kalmak niyetindeyim. Ama onun dışında Pokhara'ya gidene kadar başka bir turistik ziyaret yapmak gibi bir niyetim yok. Hepsini gördüm, o kadar yeter. Belki çok sıkılırsam rehberli bir tur alıp bir günlüğüne turistçilik oynayabilirim. Pokhara'ya gitmek için de iyi ki beklemişim, oradaki turistik işletmelerde çalışanların grevi sona ermiş. Epey bir zaman aç kalmış o sırada orada bulunanlar. Ben zaten yemek yemeyi bırakmış gibiyim. Yemek sorun olmazdı ama göl kenarında bir kahve bile içememek korkunç.
Şimdilik durumlar böyle.
Bir süre daha Katmandu'dayım.
Pek sıkıcı bir yazı olduğunu yeni farkettim. İdare ediverin artık...

2 yorum:

Unknown dedi ki...

sanki seninle birlikte oralarda dolandım ne güzel anlatıyorsun :))
sevgiler hakile

Adsız dedi ki...

yok ya sıkıcı değil..

keşke biraz daha foto olsaidi..