Suriye'den selamlar herkese,
Son iki günüm gerçekten zor geçti. Ama olmayacak şeyler değil, tam tersi olağan yolculuk halleri. Bu sene için planladığım hiçbirşey olmayıp Brezilya'ya falan gidemeyince ( ya da gitmeyince:)))) G.Antep rehberler odasının düzenlediği Suriye gezisine gideyim bari dedim. Zaten yıllardır dibimizde olan yere gitmediğim için hayıflanıp duruyordum.Hem önümüzdeki zamanlarda yapmanın hayalini kurduğum arabayla Sudan sınırına kadar gitme planıma da ön hazırlık olur diye düşündüm. Tur az gün ve çok sıkıştırılmış bir programla olsa da daha sonra rahat rahat gidip gezerim dedim..Tur Gaziantep'ten başlıyor ve orada bitiyor. Sınırı otobüsle geçeceğiz. O yüzden dönüşte de bir gece Gaziantep'te kalmam gerekecek..
Bugün saati 17:30'a değişen Gaziantep uçağım için Havaş'a atlayıp, havalanına gittim. Aslında arabayı da oraya parka bırakmayı düşünüyordum ama maliyeti düşününce bir önceki postada görülen yerde bırakmaya karar verdim. Işık var, evler var, akşam geç saate kadar orada kalan park görevlisi Ali var..Yine de hoşuma gitmedi ama alışmak lazım. Bir uçak parasını bir haftalık parka vermek de akıl karı değil.
Bu arada çok hoş bir sürprizle karşılaştım. Çok sevdiğim arkadaşım Melike de başka bir arkadaşıyla birlikte geliyormuş. Üstelik de aynı uçakta yer almışız. Haliyle havalara uçtum sevinçten..
Uçakta uyuklaya uyuklaya, bana “yenge” diye hitap eden bir bey ve eşiyle Gaziantep'e geldik. Adamcağız karısı tuvalete gittiğinde benimle muhabbet etmeye çalıştı ama o kadar garip bir tarzı vardı ki, anlayamadım, okulum ve nereli olduğum hakkındaki sorularına zor cevap verdim. Bazen insanların frekansı tutmaz ya, o işte..Ama bir süre sonra bana Almanya'dan geldiklerini, babasını kaybettiğini ve cenaze için bir günlüğüne geldiklerini söyleyince çok üzüldüm. Elimden tek gelen “Başınız sağolsun” demek oldu. En yapayım, anlaşamadım bir türlü adamcağız ve karısıyla...
Gaziantep'e gelir gelmez bavulları kapıp, birer sigara yakmak için dışarı fırladık. Ve bir şok yaşadık..Çok ama çok soğuktu. Gelmeden haftalık hava durumunu kontrol edip, soğuk olduğunu görmüştüm ama bu kadar olabileceğini tahmin etmemiştim. Güney ya, hava durumunu bilsem bile nedense bana daha sıcak olur gibi gelmişti oysa. Yanıma aldığım kaz tüyü monta şükrettim..
Merkeze geldiğimizde buluşmaya hala 1,5 saat vaktimiz olunca hemen yakındaki Aşina restorana gittik. Şık, güzel bir yer. Hem fiyatlar da çok uygun olunca üç kız oturup güzel bir yemek yedik. Birimiz bayram yuvalaması, birimiz Ali Nazik, birimiz de analı kızlı söyleyip, üstüne aldığımız içli köftelerle birlikte hepsini paylaşınca fena halde şiştik..Ama üstüne çayı da içince ilaç gibi geldi ..Daha baştan böyle başladıysak verdiğim kiloları almamak için çok dikkat etmem gerekecek:))
Bayram yuvalaması..
Akşam 21:30 gibi herkes toplanınca yola çıktık. Kilis üstünden Öncüpınar sınır kapısına gelmemiz bir saat bile sürmedi. Burası yoğun bir kapı değil, kamyon ve tır geçişi de sadece mesai saatlerinde yapılıyor. Yoğun olmamasının kötü tarafıysa duty free olmaması..Sigara ve içki alamamak pek fena oldu doğrusu..Herkes benim gibi sigarasını oradan almayı planlamış meğerse:))
Suriye girişinde ilk Esad resimleri karşıladı bizi. Aslında ülkenin adını Esadville olarak değiştirseler de olurmuş:))
Vize sorunu olmayınca yarım saatte geçtik kapılardan, 800 metrelik mayınlı tampon bölgeyi de geçtikten on dakika sonra ilk molamızı verdik. Şansımıza sigara varmış da en azından onu alabildik. Bu arada para da bozdurdum..100 dólar 4680 suriye paundu ediyor. Bir paket sigara ise sadece 85...
Ülkeye girer girmez daha sınırda herşey değişiyor. Tam durduğumuz yerin yanında bir bina vardı, bakakaldım..İçi inşaat artıkları dolu, cam, pencere yok ama bütün ışıklar yanıyor, üstüne o soğukta bir de tavan pervanesi çalışıyor..Kesin o gördüğüm kocaman farenin işidir bu.....
Sabaha kadar yol var..Direk güneydoğuya, Palmyra'ya gidiyoruz..
Son iki günüm gerçekten zor geçti. Ama olmayacak şeyler değil, tam tersi olağan yolculuk halleri. Bu sene için planladığım hiçbirşey olmayıp Brezilya'ya falan gidemeyince ( ya da gitmeyince:)))) G.Antep rehberler odasının düzenlediği Suriye gezisine gideyim bari dedim. Zaten yıllardır dibimizde olan yere gitmediğim için hayıflanıp duruyordum.Hem önümüzdeki zamanlarda yapmanın hayalini kurduğum arabayla Sudan sınırına kadar gitme planıma da ön hazırlık olur diye düşündüm. Tur az gün ve çok sıkıştırılmış bir programla olsa da daha sonra rahat rahat gidip gezerim dedim..Tur Gaziantep'ten başlıyor ve orada bitiyor. Sınırı otobüsle geçeceğiz. O yüzden dönüşte de bir gece Gaziantep'te kalmam gerekecek..
Bugün saati 17:30'a değişen Gaziantep uçağım için Havaş'a atlayıp, havalanına gittim. Aslında arabayı da oraya parka bırakmayı düşünüyordum ama maliyeti düşününce bir önceki postada görülen yerde bırakmaya karar verdim. Işık var, evler var, akşam geç saate kadar orada kalan park görevlisi Ali var..Yine de hoşuma gitmedi ama alışmak lazım. Bir uçak parasını bir haftalık parka vermek de akıl karı değil.
Bu arada çok hoş bir sürprizle karşılaştım. Çok sevdiğim arkadaşım Melike de başka bir arkadaşıyla birlikte geliyormuş. Üstelik de aynı uçakta yer almışız. Haliyle havalara uçtum sevinçten..
Uçakta uyuklaya uyuklaya, bana “yenge” diye hitap eden bir bey ve eşiyle Gaziantep'e geldik. Adamcağız karısı tuvalete gittiğinde benimle muhabbet etmeye çalıştı ama o kadar garip bir tarzı vardı ki, anlayamadım, okulum ve nereli olduğum hakkındaki sorularına zor cevap verdim. Bazen insanların frekansı tutmaz ya, o işte..Ama bir süre sonra bana Almanya'dan geldiklerini, babasını kaybettiğini ve cenaze için bir günlüğüne geldiklerini söyleyince çok üzüldüm. Elimden tek gelen “Başınız sağolsun” demek oldu. En yapayım, anlaşamadım bir türlü adamcağız ve karısıyla...
Gaziantep'e gelir gelmez bavulları kapıp, birer sigara yakmak için dışarı fırladık. Ve bir şok yaşadık..Çok ama çok soğuktu. Gelmeden haftalık hava durumunu kontrol edip, soğuk olduğunu görmüştüm ama bu kadar olabileceğini tahmin etmemiştim. Güney ya, hava durumunu bilsem bile nedense bana daha sıcak olur gibi gelmişti oysa. Yanıma aldığım kaz tüyü monta şükrettim..
Merkeze geldiğimizde buluşmaya hala 1,5 saat vaktimiz olunca hemen yakındaki Aşina restorana gittik. Şık, güzel bir yer. Hem fiyatlar da çok uygun olunca üç kız oturup güzel bir yemek yedik. Birimiz bayram yuvalaması, birimiz Ali Nazik, birimiz de analı kızlı söyleyip, üstüne aldığımız içli köftelerle birlikte hepsini paylaşınca fena halde şiştik..Ama üstüne çayı da içince ilaç gibi geldi ..Daha baştan böyle başladıysak verdiğim kiloları almamak için çok dikkat etmem gerekecek:))
Bayram yuvalaması..
Akşam 21:30 gibi herkes toplanınca yola çıktık. Kilis üstünden Öncüpınar sınır kapısına gelmemiz bir saat bile sürmedi. Burası yoğun bir kapı değil, kamyon ve tır geçişi de sadece mesai saatlerinde yapılıyor. Yoğun olmamasının kötü tarafıysa duty free olmaması..Sigara ve içki alamamak pek fena oldu doğrusu..Herkes benim gibi sigarasını oradan almayı planlamış meğerse:))
Suriye girişinde ilk Esad resimleri karşıladı bizi. Aslında ülkenin adını Esadville olarak değiştirseler de olurmuş:))
Vize sorunu olmayınca yarım saatte geçtik kapılardan, 800 metrelik mayınlı tampon bölgeyi de geçtikten on dakika sonra ilk molamızı verdik. Şansımıza sigara varmış da en azından onu alabildik. Bu arada para da bozdurdum..100 dólar 4680 suriye paundu ediyor. Bir paket sigara ise sadece 85...
Ülkeye girer girmez daha sınırda herşey değişiyor. Tam durduğumuz yerin yanında bir bina vardı, bakakaldım..İçi inşaat artıkları dolu, cam, pencere yok ama bütün ışıklar yanıyor, üstüne o soğukta bir de tavan pervanesi çalışıyor..Kesin o gördüğüm kocaman farenin işidir bu.....
Sabaha kadar yol var..Direk güneydoğuya, Palmyra'ya gidiyoruz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder