Lao havayollari ucabiliyormus, korksam da, denedik gorduk. Otobusle 24 saatlik yolu pervaneli ucakla bir saat onbes dakikada geldik. Ucak koltugunun ozellikle fotografini cektim, aynen Tayland otobusleri gibi, olamayacak her renk bir araya toplanmis.
Havaalaninda Duty Free var, sigarami (Davidoff) kartonu 13 dolara bulunca cok sevindim.Fazla cesit yok ama gayet yeterli. Laos'da fiyatlar ucuyordu.
Motorsiklet cehennemi burasi iste. Buralarda heryerde motor dolu ama burasi bir baska. Sokakta nefes alamadigim ender yerlerden biri Hanoi. Hani Ankara'da buyumek de fayda etmedi. Hayatimda hic kendimi bu kadar kotu hissetmemistim. Astiminiz, alerjiniz varsa buradan uzak durun, ne trafik, ne de hava kirliligi anlatilacak gibi degil.
Burada hemen her sirtcantali gibi sehrin eski bolgesine yerlestik. Biraz tirmanmak lazim odaya cikmak icin ama hemen hemen butun binalar boyle, yapacak bir sey yok. Zaten binalar cok komik, onden cok darlar, eni iki metreyi bile gecmeyeni var. Mimarileri de bir garip, Fransiz-yerli karisimi. Bazilari gercekten guzeldi ama cogu garabet gibi duruyor.
Sehrin gobegindeki gol, merkez sayilir. Herkes buralarda. Eski sehir dedigim yer ise Kapalicarsi'nin trefige acik ve daha o kadar turistik olmamis hali. 39 sokagin her biri bir meslege ayrilmis, bizimkinin sokaginda mezar resimli mezar tasi yapan yerler bile vardi.
Burada biraz muze gezdim, Ersoy gormek istiyor, bari ben de gideyim dedim. Temple of Literature-Edebiyat tapinagi-,Etnoloji muzesi, Ho Chi Min muzesi...Ne yazik ki bizim gittigimiz gun mozolesi resmi bir toren-galiba-kapaliymis. Olsun, muze yeter. Gordugum en guzel duzenlenmis muzelerden biri. Tarihle ilgilenmeyenler bile sirf muze nasil olurmus gormek icin gitmeli. Ama adamlarin fazla detaya kactigi da olmus. Ho Chi'nin bir magarada sandalye ve masa olarak kullandigi taslari bile getirmisler.
Buradan bir de su unlu Halong Korfezi'ne de gidelim dedik. Bir gece teknede konaklamali turlar yemek dahil 30 dolardan baslayip,200'e hatta daha fazlasina kadar cikiyor. Tur almak zor is, zamaninda isim yapan butun acentalarin klonlari turemis, en unlulerden Sinh Cafe'den 60'dan fazla var. O kadar ki, degisik kaynaklarda bulunan adresler bile farkli farkli. Benim teorim aslinda acentanin coktan kapandigi, bir sehir efsanesi halini aldigi. Epey aranip, yorumlari okuduktan sonra biz turu Vega'dan 53 dolara aldik.
Cok pahali olmamasina ragmen ben turu sevdim. Iyi rehber, iyi arac, guzel tekne ve de sasirmama ragmen, iyi yemekler. Ama bu turu gercekten yazin yapmak lazim, hava kapali olunca manzaranin pek tadi cikmiyor. Ama Hanoi'den sonra manzara, acik hava, sessizlik ve Cin Denizi'nde attigimiz bir kac kulac ilac gibi geldi.
Bir de hem giderken, hem de donerken mola alisveris yerlerinde veriliyor. Itiraz yok, cunku duracak baska yer yok. Uc saat de durmadan gitmek icin uzun.
Bizim sofore acidim yolda. Burda korna calmak arac kullanmanin ayrilmaz bir parcasi. Gerekmese de cala cala gidiyorlar. Herhalde bizdeki turizm araclari gibi yasak, zavallim sadece iki kere calabildi.
Burada aklima hep Nisa geldi. Bilmeyenlere, kendisi 2,5 yasindaki yegencigim olur. Yola cikmadan once Ankara'ya gittigimizde Ersoy'la onu alisveris merkezine goturmustuk. Oyun alaninda yaris video oyuncagina oturup durmadan “Bip bip! Cekilin yoldan” diye araba kullanmisti. Bunlari gordukce ikimizin de aklina Nisa geliyor, burayi gorse ne yapar diye dusunup, guluyoruz. Yok yok, merak etmeyin, kuzucugumu buraya asla getirmem. Koca halasinin bile karsidan karsiya zor gectigi, hava kirliligine ancak dayandigi bir yerde isi yok daha. Buyuyunce kendi karar verir.
Donuste oteli degistirdik, yeni yer hem daha temiz, hem daha guzel. Yine merkezde, yine bir suru merdiven var ama bu merdiven cikma isini seviyorum. Hele de kocaman cantayla. Accayip antreman valla. Oteldeki cocuklar almaya kalkiyor, vermiyorum. Gulunu seven dikenine katlanir. Zaten bizimkiler gibi yapili degiller ki, hepsi minnacik. Benim canta oldurur onlari.
Bu arada Hanoi baskent falan ama sadece iki tane alisveris merkezi var. Mecburen gittik, benim Bangkok'tan aldigim ayakkabilar bollasti, bir garip oldu, yururken canim yanmaya basladi. Eski sehir'de aslinda sadece ayakkabi satan koca bir cadde var ama spor ayakkabi ya da yuruyus botlarinin hepsi fena halde sahte. Hani bazi sahteler iyi bile olur ama bunlar felaket. Benim de rahat edebilecegim bir cift ayakkabiya ihtiyacim var, onun disinda yanimda sadece terlikler var, dag bayir gidemem. Hal boyle olunca basladik aranmaya. Ben o kotu sahtelere bile raziydim ama Ersoy aldirmadi, buluruz dedi. Buluruz da, buralarda 39 numara kadin ayakkabisi yok ki. Adidas, Nike, hepsini denedik, istedigim yok. En sonunda yeni acilan Vincom Tower'da Nike bulduk. Buraya gore korkunc bir fiyat, 1,5 milyon dong.Yani 100 dolar. Adamlarin asgari ucreti bile yeni 700'den bir milyona cikmis. Hayatta cikarip, disarilarda birakamam bunu artik. Eski ayakkabilari da yolda eski ayakkabi satan bir teyzeye verdik.
Bir de onemli bir nokta: Burada ac kalmak imkansiz. Hemen hersey var. Hatta sokakta doner bile, o'su noktalarina kadar dogru yazilmis. Hos, hava kirliligi ve pislik yuzunden tavsiye etmem ama o bile var. Sokaktan yemek yemesek de Ersoy'la sokakta oturup, bardagi 2000'e satilan biralardan ictik. Daha dogrusu ben ictim, Ersoy kutu kola icmeyi tercih etti. Hala olmedim!
Epey dolandiktan sonra dun gece trene geldik. Yol daha uzun ve aci vericiymis diye bunu tercih ettik. Ben zaten trenleri cok severim. Baska iki kisiyle paylasmamak icin soft seater aldik, adam basi 270 bin. Ama biz Halong'dayken acentaya aldirdigim icin fazla para odedik. Eh, millete de para kazandirmak lazim.
Tren rahat, bizim bindigimiz fazla durmuyor. Iki seyden rahatsiz oldum: Arkamizdaki, ayagini kafamiza dayamaya calisan sarhos ve soguk. Bir ara tamamen dondum, havalandirmak icin kapilari acmislar. Yine de aksam 11'den sabah 10'a kadar uyudum.
Hue'de bizi klasik taksici ordusu karsiladi. Birine binip, bizimle gelen arkadasinin oteline gittik. Sonra obur taraftakilere de baktik ama bu en iyisi gibi geldi, yerlestik.
Daha yapamadim ama bu yol ve otel detaylarini gecen sene yaptigim gibi ayri bir sayfada verecegim.
Biraz yuruyup, karsidaki pazara gittik. Hala normal bir yer, feci karisik. Domates ve corap almak istiyordum ama otele donelim dedik. Biraz garip bir alisveris listesi ama kahvaltida domates istiyorum ve corabim da kalmadi. Ersoy otela gelir gelmez yataga yikildi, dun butun gece trende birseyler calinacak korkusuyla dogru duzgun uyumadi. Ben de herzamanki gibi attim kendimi disari.
Bundan sonra soz, bu kadar geri kalmak yok. Ama bilin, ikimiz de cok iyiyiz, bir iki ufak ishal vakasi ve benim Hanoi'de nefes alamamam disinda bir saglik sorunumuz yok. Sadece artik biraz yorulmaya basladik. Bir aydir kosturuyoruz, hic dinlenmeden..Yarin icin tur aldik, bakalim su nehir, kral mezarlari nasilmis, obur gun daha da guneye gidiyoruz. Ikimiz de daha sicak icin, hele de deniz kenari icin can atiyoruz.
Rahat bir yer bulup birkac gun dinlenmek lazim artik.
Opucukler,sevgiler......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder