Hue'de son gun bari tur alalim da ugrasmayalim dedik. Tam gun turlar yemek dahil, giris ucretleri haric 7-8 dolar civarinda. Program cok dolu, Saray, iki kral mezari,iki pagoda,ufak bir nehir gezisi..Aralarinda da epey mesafe olunca bunlarin hepsini gormek icin en az iki gun lazim. Ben zaten daralmisim tapinak falan gormekten. Rehberin ingilizcesini de anlamak icin harcamak zorunda kaldigim enerji yirmi katli binayi merdivenden tirmanmakla esit. Sonucta ne mi gordum ? Eh, fazla sayilmaz. Ersoy'la gruptan ayrilip sarayi birlikte gezdik. Saray Amerikalilarin bombardimani sirasinda neredeyse tamamen yikilmis. Sadece girisi, bir iki ufak bina ve havuzlar duruyor. Bugunlerde dis yardimlarla bir kismi yeniden insa ediliyor. En son kral da 1946'da burada tahttan indigini ilan edip yetkiyi Ho Chi Min hukumetine devretmis. Dedigim gibi, ana giris kapisi ayakta. Burasi ayni zamanda kralin gecit torenlerini izledigi yer. Benim dikkatimi ceken sey, tam kralin locasinin onunde daha yeni yakildigi belli olan buhurlar oldu. Demek hala kralini unutmayanlar var bu ulkede. Butun tur boyunca bir de Mandarin Evi denen tarihi eve girdim, o kadar. Zaten kral mezarlarinin da her yer icin adam basi 55 bin dong girisi var. Ersoy gitti, hepsini gezdi. Ben de ya koyleri dolastim ya da satici kadinlarla muhabbete daldim. Ve coook da eglendim. Ilk koyde grup mezar dolanirken, cikip nehir tarafina yurudum. Arkamdan bir kadin geldi. Eyvah dedim, buradada mi satici. Gelip benimle konusmaya basladi, tek kelime ingilizce yok, satacak mali da yok. Ben saskin saskin siritirken basladi teyze sirtima, kollarima dokunmaya, bir taraftan da guluyor. Taciz sayilir Avrupalarda bu resmen. Ne yapayim, o guldu, ben guldum, oyle birbirimizi anlamadan birkac laf ettik, sonra evine girdi. Meger yakindaymis.
Ne oldugunu ancak daha sonraki iki durakta kadin saticilarla muhabbet edince anladim. Onlar in en azindan biraz ingilizcesi var, yoksa bunlar ulke olarak mi sapik diyecektim. Alakasi yok, sadece derimi cok begenmisler, bana cok guzelsin deyip duruyorlar. Ersoy gelince ona da basladilar “Very beautiful” diye. En son durakta ona da yakisiklisin dediler de kiskanclik cikmadi allahtan. Hatta bana guzel dendikce ufaktan hosuna bile gitti. Hic sormayin, inkar eder....
Son pagodadan tekneye bindik, limana sadece yarim saat, fazla birsey gorulmuyor ama butun gun in-binden sonra iyi geldi.
Burada bir de Payzin'la tanistik. Malezya'da calisan bir Turk kizi. Tesaduf iste, o kadar turun arasinda ayni otobusteyiz. O da Halong Bay turlari hakkindaki kuskularimi dogruladi. 30 dolarlik en ucuz tura gitmis, teknede icindeki kurutulmus muzlara ulasmak icin bir fare arkadasinin cantasinda koca bir delik acip yarim kilo meyvayi bitirmis. Onun da krakerlerini goturmus.
Zaten acayip bir tur oldu bu. Bir gunde bu kadar yer dolasmak zor. Hani hepsini goreyim, fazla zaman ve enerji harcamayayim diyorsaniz, harika. Ama nefes alacak zaman kalmiyor, ben cogu yere girmememe ragmen fazla geldi. Zaten otele gelir gelmez uyudum, Ersoy aksam yemegi icin zor kaldirdi.
Bir an kendimi dusundum, ya bu turda rehber olsaydim diye..Hos bizim rehber tembelmis, ama olsun. O sabah otel otel adam toplama isi bile icimi daraltti.
Yarin Hoi An'a gidiyoruz, otelden su open bus icin yer aldik. Adam basi 3'er dolar. Mandarin'de 2,5'tu ama oraya gitmekle ugrasamayacak kadar tembelim yine.
Aksam yemegi yiyip, DMZ Bar'da biraz takilldik, burada herkes duvarlara birsey yaziyor. Bizim eklediklerimiz : Arzu-Ersoy, Fenerbahce, En Buyuk Fener klasikleri. Olsun, burada da adimiz duyulsun.. Sonra uyumaya gittik....De o is o kadar kolay degil iste. Otelin kapisi kapali, kapinin onunde genc cocuklardan biri uyuyor. Onu kaldirip, resepsiyondan fenerle anahtari bulup odaya cikmak lazim..
Ne zor bu turist olma isi bazen....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder