Sayfalar

30 Aralık 2007 Pazar

HOI AN

Yavas yavas guneye iniyoruz artik. Hava durumu pek ic acici degil, hep bulutlu gosteriyor ama en azindan usumek yok. Hanoi'de ozellikle son gece cok usumustuk. Ah canim polarim benim. Zaten Ersoy'da otobuste unuttu, ikimizin de birer Laos sweat shirt'u oldu, hernekadar polarin yerini tutmasa da, ise yariyor.
Bu sene bu kadar bombalardan, harekatlardan sonra tur olursa, bunlari giyecegim...Hi hi hi..
Ispanyollar bayiliyor ya buralara.
Neyse, bize 7:30 dendigi icin sabahin korunde dikilip, toparlanip,indik asagi. Kahvaltimizi ettik, basladik beklemeye. Saat 8:15 oldu, kimse yok. Resepsiyona soruyoruz, geliyor diyor. Dunden sonra artik kuskulanmaya basladim, bizi unutmuslardi. Israrla sormasak, turu kaciracaktik cunku. En sonunda bucuk gibi geldi otobus, sadece birkac bos koltuk kalmis. En arkaya yerlestik, artik doldu derken yeni yolcular aldilar,en son gelen genc yere oturmak zorunda kaldi. Keske onun yerinde olsam demedim degil, arka sira yuksekte kaliyor, soforun de yolcular umurunda degil. Ziplarken bir kere kafami bile vurdum tavana.
Yol fazla degil, molalarla bes saat diyorlardi, sozumona daglardan gececektik. Anlasilan sofor amcamin cani istemedi, bizi satisa falan sokmamayi da goze aldi, daldi tunele. 6300 metrelik tunel yolu en az bir saat kisaltiyor. Biz daglari goremedik ( Ah, cok uzuldum!) ama Hoi An'a erken vardik.
Bir yer bulup, biraz dolastik. Ersoy biraz uyuklamaya gitti, ben nehir kiyisina.Guzel bir yer buldum, soguk birami aldim, bir yandan burada calisan kizlarla muhabbet, bir yandan etrafi seyret, yaziyorum iste..
Oturdugum restoranda birazdan yemek kursu baslayacak. Son zamanlarin populer aktivitelerinden biri. Istanbul'da da biri denemisti ama yurutememisti, yanlis hatirlamiyorsam. Neyse, burada oturmama kimse ses cikarmiyor, bedava ders dinleyecegim anlasilan. Ne guzel, artik hepinize Vietnam yemegi yaparim donuste...
Aslinda bu Vietnam hakkinda cok da hos seyler okumamistim-duymamistim. Herkes ne kadar asik suratli, para canlisi olduklarindan bahsediyordu. Hatta Laos'tan ayrilirken Vietnem vizem yuzunden sorun ciktiginda Ersoy'a “Gitmeyelim ya, ben de cok Vietnam meraklisi degilim zaten” bile demistim. Bana kalsa bileti degistirip baska bir yere giderdik. Sagolsun Ersoy beni sakinlestirdi de, buralara gelebildik.
Soylenenlerin hepsi hikaye. Ben gittigimiz yerlerde gulumsemeden baska birseyle karsilasmadim. Siz birazcik gulumseyin, bakin insanlar nasil da degisiyor. Agresif pazarliklar, bagrislar yok. Turu onlardan almazsaniz otelciler kiziyormus.. Yok ya. Benim basima gelmedi ama hadi oyle oldu diyelim. Ne olur ki elli kurus fazla odesen..Sonucta butun uc ayin sonunda en fazla elli lira odemis olursun. Buralara kadar gelen de onu aramasin artik kardesim. Hani bu bedava mezar bulsam yatarim felsefesini anlayamiyorum ben, kimse kusura bakmasin.
Hep aklima birkac yil once bir Ispanyol'un bana sordugu soru geliyor: “Yuz euro burada bir hafta yeter, degil mi?” Yeter kardesim. Ekmekten baska sey yeme, hicbir yere gitme,yeter. Cok siki butcelerle gezmek zordur, bilirim. Ama artik o butceyle gezilecek yer olmaktan da cikmis buralar, ona gore gelmek lazim.
Yine de herkes ayni olamaz, benim lafima bakip kontrol etmeden de almamak lazim tabii. Boyle olaylar olmasa o kadar sikayet etmezdi millet.
Kabul etmek lazim, ozellikle Hanoi benim gibi alerjik astimi olanlar icin bir cehennem. Ama sehirden biraz uzaklasinca nefes alabilmeye basliyor insan. Tabii sehirden ne zaman ciktigini anlamak da bir mesele. Burada nufus cok yogun, hangi sehir nerede basliyor, nerede bitiyor anlamak imkansiz. Kucucuk bir ulke, nufus seksen milyon civari. Topragin cogu tarim icin kullaniliyor,cok katli binalar sadece buyuk sehirlerin merkezinde. Tarim alanlarinin cogu pirinc. Hem sulu, hem kuru pirinc tarimi yapiliyor buralarda.
Zaten bu bolgelerde pirincin onemini herkes bilir. Insanlarin gunluk yemek rejiminin en buyuk parcasi. Her yemekte, sabah, oglen, aksam ayni. Pirinc. Pilav demek istemiyorum, o bizdeki tavuk sulu, tereyagli pilavlar yok burada. Buharda haslanmis pirinc ayni bizdeki ekmek gibi, her yemegin yaninda. Bir de yagli, degisik malzemelerle yapilanlar var ki, onun da adi kizarmis pirinc zaten. Ersoy deniz urunleriyle yapilanini cok denedi zaten.Bir de hala soyle ucsuz bucaksiz pirinc tarlalarinin hala fotografini cekemedi ya, icine dert oldu. Ne yapalim, isik bir turlu duzelmedi, hep bulutlu. Memlekete donmeden ona bir yer bulmak lazim.
Bu arada pirinc tarimi hakkinda pek bir cahilmisim. Ben de diyorum neden bu kadar zor, adina turkuler duzulecek kadar, Meger once o pirinc tohumlari yesillendirilip, ozel bir tarlaya ekiliyormus. Boylari hafif uzayinca da sokulup asil yerine. Basta tarlayi surmek disinda butun is elle yapiliyor. Bosuna degil tarlalarda devamli birilerinin calismasi.
Laos ve Vietnam'da henuz sadece bir tane traktor gorebildik. Mandalarla isliyorlar topragi. Biraz parasi olanlarin da traktore benzeyen, ama aslinda sadece bir motordan ibaret olan makineleri var. Ayni pancar motoru hikayesi.
Yemek kursuna iki ayri grup geldi bu arada. Rehberlerine sordum, otur, keyfine bak sen dedi. Biraz sonra muhabbete basladik, benim de rehber oldugumu soyleyince basladik rehber muhabbetine.
Bu arada Ersoy burada birkac gun daha kalalim istiyor, dedim ya yorulduk biraz. Ayin 1'ine kadar buradayiz. Zaten ilk basta istemedim ama Ersoy hakli, burasi birkac gun kalmak icin ideal. Burada bir de bisiklet maceramiz var ama uzun hikaye, donunce anlatirim.
Dun ogleden sonrayi plajda gecirdik. Kocaman dalgalar ve ruzgar var ama cok guzel bir plaj. Incecik kum, palmiyeler..Bugun de gidecektik ama fena yagmur basladi. Biz de gunu cafe cafe pinekleyerek gecirmeye karar verdik.
Bu arada ben muthis kitaplar okudum, o kadar cok sey ogrendim, o kadar cok sey birikti ki kafamda...Yazacagim ama yavas yavas...
Hoi An'dan sevgiler

Hiç yorum yok: