Hoi An'daki gunler aynen bir onceki yazimda yazdigim gibi gecti. Hava tam olarak hic duzelemedi, plaj duslei sonraya kaldi. Ama deniz olmayinca dedikleri kadar eglenceli bir yer degil burasi. Ufacik bir sehir, sadece eski sehrin merkezinde biraz hareket var. Gece ise gidecek birkac bar var ama tek hareketli olani Ingiliz dolu. Zaten buradaki en buyuk sorun tam yilbasi zamani gelmis olmamiz. Avrupa'dan Amerika'dan yilbasi tatilini gecirmeye gemis ailelerle kayniyor ortalik. Anlayacaginiz benim pek hosuma gidemedi burasi.
Yine de hos bir yilbasi gecirdik. Nehre karsi bir deniz urunleri restoraninda iyi bir yemek ve iyice sayilabilecek bir sise Vietnam sarabi. Az da olsa bazi buralilar ustune mumlar yaktiklari minik sallari nehre biraktilar, iyi bir yil gecirmek dilegiyle. Umarim hepimiz icin oyle olur.
Sehir merkezinde gezilebilecek yerler icin 75.000 dong'luk tek bilet almak lazim. 10-12 yer icinden alti tanesine giris icin kullaniliyor. Ben hemen hepsinin onunden gectim, iceri girmedim yine. Cunku en unlu yeri Japon Koprusu denen yer, ona da bilet gerekmiyor zaten. Neden bilete dahil edildigini bile anlamadim, herkes elini kolunu sallaya sallaya geciyor zaten.
Tamam, minik ama guzel bir kopru ama hikayesi ilginc. Zamaninda kral Japonlarin ticarette fazla iyiye gittiklerini gorunce, onlarin limanda satis yapmalarini, calismalarini yasaklamis ve hepsini bu kopruyle ana karaya baglanan adada yasamaya mahkum etmis. Aynen bir getto yani. Tek giris cikisi da bu kopruymus..Anladim tek kopru de, aradaki mesafe bes metre bile degil. Hani yuzmeden de ufacik bir sal ya da kayikla, hatta halatla bile gecilir. Neyse, krala sual olmaz.
Bu arada Hoi An bir terzi ve ayakkabici cenneti. Herhalde oraya gidip de hicbirsey almayan bir tek biz ikimiz olduk. Hatta bence kesinlikle oyle, bize ne aldiniz deyip de “Hicbirsey” dedigimiz herkes garip garip bakti bize. Ersoy zaten canta hafifletmek derdinde. benimki olmus 150 kilo, benim umrumda degil ama oradan memlekete giyecek tasiyacak kadar da degil. Gerektiginden fazla giysim var evde. Bir de boyle yerlerde gaza gelip alip, sonradan begenmemek de var. Giysi alisverisi hakkimi daha sonraya saklamaya karar verdim.
Buraya gelip kaldik da simdi de nasil ayrilacagiz derdi var. Nha Trang'a gidelim dedik, orada da hava kotu. Yoksa orada dalisa gitmeyi planliyordum. Eh, Saigon'a gidelim dedik sonunda. Otobusle yol 24, trenle 16 saat. Ve de fiyatlar 35-40 dolar civarlarinda. Ucmak en iyisi gibi geldi. Basladim aramaya. Vietnam havayollarinin sayfasinda cok ucuz biletler var ama internetten satmiyor. Bir de Pacific Airlines var ucuz ucan. biz karar verelim derken biletleri almaya gec kaldik. Bulabildigimiz en uygun bilet 58 dolar, ucus da sabahin sekiz bucugunda. Eh, gec kalan biziz, katlanmak lazim deyip aldik.
Sonunda 1 Ocak sabahi yola dusup, Saigon'a geldik. Taksimetreli bir taksi bulup otellerin bulundugu bolgeye geldik. Ben oturdum bir yere, aldim cantalari, Ersoy da otel aramaya gitti. Bu arada oturdugumuz yer megerse Lonely Planet'ta varmis, otururken adina bakmamistik. Fiyatlar ucmus. Buralarda LP'nin tavsiye ettigi yerlerden uzak durmak lazim. Reklamlari oldu ya, fiyatlarini 3'e katlamis amcamlar.
Ersoy geldi, guzel bir yer bulmus.(Otel-yol detaylarini daha ekleyemedim. Ayri linkte olacak, ona gore, burada aramayin) Tertemiz, daha girisinde ayakkabilarin cikarildigi bir mini-hotel. Tek sorun odanin dorduncu katta olmasi, ben de “Iyi antreman” deyip kandiriyorum kendimi her seferinde.
Saigon hakkinda hic guzel seyler okumamistim. Beni cok sasirtti. Kocaman caddeleri, guzelim binalariyla tam bir Avrupa baskenti havasinda. Tabii motorsikletleri saymazsaniz. Trafik belki Hanoi kadar kotu ama o genis caddelerde o kadar hissedilmiyor.
Bir de burada ilk defa Kentucky Fried Chicken gorduk. Bu tip zincirler ne Laos'ta ne de Vietnam'da yok. Buraya da nasil gelebilmis, anlamadik.
Aslinda surpriz olmamaliydi. Bizim icin Vietnam adi hep “savas” kelimesiyle birlikte anilir. Buradaki insanlar bunlari coktan gecmiste birakmis, en azindan cogu. Hatta savas bir turizm kaynagi olarak kullaniliyor olmus. War Remnants muzesinde savas fotograflari, iskenceler, kullanilan kimyasal silahlarin yillar sonra bile etkiledigi insanlarin fotograflari, ele gecen tanklar, ucaklar, kullanilan bomba tipleri, vs,vs...Sonra bir de ertesi gun turda gittigimiz tuneller, hepsi ayni hikaye. Bir taraftan savas ve yarattigi yikim anlatiliyor, bir taraftan “Amerikalilari nasil da yendik ama!”. Butun bunlar gosterilirken bir de ustune bunlardan para kazanma cabasi.
Bu aralar Vietnam savasiyla ilgili cok sey okudum. Belki hakkinda toplama kamplari kadar cok sey bilinmiyor ama bu savasin bir de devami var. Bu bolgede unlu Vietnam Savasi'ndan yillar sonra bile devam eden gizli savas zamani.
Ne diyeyim? Bunu da daha sonra yazacaklarim listesine ekleyeyim bari. Listem gitgide uzuyor, farkindayim ama iyice dateyini ogrenmeden baskalarina anlatmak benim tarzim degil. Hele ki bu kadar yildir ustune milyon kitap yazilmis, film yapilmis bir konu hakkinda...
Neyse, gorusuruz artikin.......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder