Sayfalar

10 Ocak 2008 Perşembe

KAMBOCYA-PHNOM PENH

Buradaki Avrupa etkisi hemen belli. Mimari, ana caddelerin genisligi, restoranlar...Turiste gerek yok, zaten epey bir yabanci yasiyor burada.
Bu arada da Kambocya'ya bu sene iki milyon turist geldigi iddia ediliyor. Ben bir bucuk diye okumustum ama...
Burada hostelde bir tuk tukcuyla 12 dolara anlastik. Sabah 9'da cikip unlu olum tarlalarina, Pol Pot doneminde hapishane olarak kullanilan okula, kraliyet sarayina ve son olarak da gol kenarina gittik. Olum tarlalari denilen yer eger burada neler oldugunu bilmiyorsaniz bosuna vakit harcayacaginiz bir yer.Kirlik bir alan, cevresi tarlalar, gol, icerde de bazi cukurlar ve giriste bir tapinak var, o kadar. Ama o cukurlarin toplu mezarlar, tapinagin icindekilerin de gercek insan kafataslari oldugunu bilince, bir de mezarlarin bazilarinin yaninda insan kemiklerini, dislerini gorunce icinde birseyler kipirdiyor insanin. Yine de buralilarin Japonlara gosterdigi tepkiyi anlayabiliyorum. Bazen o kadar yapay geliyor ki...Japon bir sirket buranin isletmesini almis, giris biletlerine odenen para onlara gidiyor. Halkin tepkisi de aslinda tamamen buraya giris alinmasina karsi. Ailelerinden, dostlarindan mutlaka birileri oldurulmus burada, birileri de gelmis giris icin para istiyor, ortalikta da para odeyip giren, kimisi gulecek, dalga gececek kadar igrenclesmis insanlar. Siz olsaniz kizmazmisiniz?
Ben zaten gecen seneden beri gicigim bu Japonlara. Peru'ya giden arkadaslar, hani o super pahali tren var ya Machu Pichu'ya cikan...Iste o tren de yine bir Japon sirketine ait. Kolonileri hep Ingilizler, Fransizlar kurmuyor. Modern dnyanin kolonistleri bu Japonlar.
Tuol Seng Muzesi-hapishane- de pek farkli degil. Hucreler, dikenli teller...Bazi koguslarda da fotograflar var. Onlar kotu iste..Daha once Terezin'de, Auschwitz'de de gormustum olumlerine gidecek insanlarin son fotograflarini. Bunlar da ayni derecede fena. Bakislari korku, dehset, inanmazlik dolu surusune fotograf. Cogunun kollari gozukmuyor fotograflarda cunku Pol Pot'un adamlarinin bir ozelligi de tutuklularin kollarini arkadan, hemen dirseklerin ustunden tellerle baglamalari. Egri bugru duruyor insanciklar resimlerde. Kollarinizi arkaya atip bir deneyin, nasil can yakar gorun. Bir de artik gozleri acik oldugu halde hic bakamayanlar, gozlerinde boslugu yakaladiginiz insanlar var, o daha da kotu. Ama hala en kotusu degil. En kotusu gulumseyenler. Daha kollari baglanmamis, baslarina ne geleceginden habersiz kimbilir ne icin cekildigini zannettikler fotograflar icin masumca, capkinca gulumseyen gencler.. Bunlardan iki duzinesi bile sag cikamadi bu hapishaneden.
Saygisiz turistlerden cok cektim, hem yabanci, hem de Turklerden. Burada da ayni sey olmus olacak ki, her yere “Gulmeyin” denen tabelalar koymuslar. Tabii, takmayan cok. Hatta adamin teki dalga bile geciyordu. Bizim bu konuda tek yorumumuz “Bu adam tam Pol Pot'luk, eline firsat gecse iskenceden zevk alirdi” oldu. Daha ne diyeyim? Sozun bittigi nokta denir ya, ordayim iste.
Saray nasildi diye bana degil, Ersoy'a sorun. Zaten yorulmusum, 25.000 ( 6,5 dolar) giris ucretini gorunce aninda kactim, eczaneye gittim. Kosede bir golge cafe ilisti gozume, tam soguk bir Angkor birasi icilecek yer. Seytana uydum yine. Zavalli sevgilim o sicakta fotograf cekerken, ben buz gibi birami yudumlarken azicik da olsa vicdanim rahatsiz olmadi ne yazik ki....
Arada yarin icin Siem Reap otobus biletini alip, gole devam ettik. Mekong Express biletleri 10 dolar olmus,burasi icin ucuk bir fiyat. Asgari ucret 55 dolar, hesaplayin yani. Umarim bu kadar paraya deger.
Gol kenari muhtesem. Ilk gun buraya gelmemekle cok buyuk hata yapmisim. Odalara bakmadim ama ucuz, 4-12 dolar arasi. Odalari birakin, istedigi kadar kotu olsun, yerler tam gol kiyisinda, hatta ustunde. Manzara, sakinlik yeter. Burada son gecemiz olmasa, bir gunluk parayi yakar, hemen cantalari toplayip buraya gelirdim. Cennet gibi...
Ama cennet bu kadar pis olmamali diyorum bir yandan da. Bu sehrin butun kanalizasyonu kanallara, oradan da bu gollere akiyor. Her yer bizim “Boklu Dere” lerle dolu yani. Yine de tarim var, ispanagimsi bir bitki yetistiriyorlar. Allahtan daha once bizim sofor anlatmisti da hala ispanak yiyebilirim burada belki...Bunlar sadece hayvanlar icinmis. Zaten buralarda hic inek gormedim, yedigim butun etlerin de sadece manda olmus olmasi icin dua ediyorum. Arada kimbilir neler yutturmuslardir bana et diye de...Gercek sut de yok gibi birsey zaten. Sutlu kahve ya da cay ismarlarken ozellikle “fresh milk” demezseniz, cok tatli, yogunlastirilmis sut geliyor kahvenin icinde. Benim gibi seker kullanmayanlar icin cok kotu. Olsun,ona da alistim, hatta buzlu kahveyle sevmeye bile basladim sayilir.
Burada ac kalmak neredeyse imkansiz. Ilk zamanlar fena halde noodle'a sardirmistim, sehriye inceliginde olanlardan, neredeyse lazanya boyutlarina kadar cok cesidini yedim. Ama her yerde daha Avrupali yemekler de var. Ama heryerde ayni seyi beklememek lazim. Spaghettide carbonara sosu cok severim. Bilmeyenlere: yumurta,peynir, krema ve bacon ile yapilir. Geldigimden beri kremasizini, hatta yumurtasi yaninda ayri olarak haslanmis olarak getirilenini bile yedim. Yani her yemek bir surpriz oluyor bu taraflarda. Peynir olaraksa genelde ya ucgen eritilmis olanlar geliyor ya da garip bir beyaz peynir. Inat ederseniz, supermarketlerde Gouda ya da Edam zor da olsa bulunuyor. Zeytin? Cok az yerde var, memlekete donene kadar unutun derim. Yogurt da ayni sekilde, sade deneni bile sekerli. Off, nasil da canim cekti simdi......Su anda yakininda yogurt olanlar canlari istemese de ne olur gidip beni icin yesinler bir kasik. Aci cekiyorum burada...
Simdi gelelim alisveris meselelerine...Buralarda (boyle derken su ana kadar gezdigimiz butun ulkeleri kastediyorum) alacak cok sey var. Insan kendini tutamiyor. Almayalim, tasiyamayiz derken Bangkok'ta birseyler birakma ihtimali olunca biz de ufaktan salmaya basladik. Hersey anahtarliklar ve DVD'lerle basladi ve devam ediyor. O yer tutmaz, bu hafif derken, benim canta yerinden kalkmiyor. Hatta ufaktan taslar da aldim. Ersoy'un bu konuda tek yorumu su “Hayatim, ne istiyorsan al, fiyati onemli degil, yeter ki hosuna gitsin ve agir olmasin”. Ne sansli kizim ama degil mi?
Burada tas almak cesaret ister, o kadar cok sahte var ki..Benim alabilme sebebim taslari oldukca iyi tanimam. Kuyumcu arkadaslarim ve bana tek tek taslari ogretirken harcadiklari saatler sagolsun. Ozellikle de Kapalicarsi'daki cok sevgili dostum.
Yine de kendi ufak tefek hilelerim yok degil. Olcum aletlerini kendi pirlanta kesimli zirkonumla deniyorum. Tabii bu arada alet saticinin eline degmemeli bile. Yine de hala kaziklaniyorsam hakediyorum demektir. Afferin derim adamlara..
Bu arada harcadigim para da Istanbul'da bir gece disarda harcadigimdan az :))))))
Birkac gundur konusup duruyoruz, Kambocya'da sahile gitsek mi diye. Sonunda vazgectik. Bir sahile daha gidip gunes olmazsa aglarim artik. Nasilsa yakinda guneye inecegiz ve hala dunya kadar zaman var. Beklerim....
Istikamet Siem Reap yani Angkor Wat.......

Hiç yorum yok: