Sayfalar

24 Temmuz 2009 Cuma

CAN SIKINTISI NASIL GEÇER? AFRİKA GEÇİRİR Mİ?

Bence geçirmez. Annem küçükken "Canım sıkılıyor" dediğimde, "İyidir, sıkı can kolay çıkmaz" derdi. Nasıl da nefret ettim zamanla bu laftan..Ama hala biri bana canının sıkıldığını söylediğinde ağzımdan kaçıveriyor işte..Her zamanki gibi geç de olsa anneme hak veriyorum o an.
Bugün bütün günüm bilgisayar başında Afrika araştırmakla geçti. Ağzımdan gideceğim lafı çıktı ya, gitmem lazım şimdi. Üstelik bu sefer yalnız olacağım. Bakalım sıtma beni yakalayabilecek mi bu sefer..İlaç kullanmam inadım da var ya. Tedavisi çok mu zor acaba? Tamam, ölen bile var ama ben şerbetliyim galiba..
Neden Afrika? Her zamanki gibi sebep yok ya da ben daha bilmiyorum. Başladıktan sonra çıkar anca sebep..Aslında bu aralar canım eskisi gibi dağlara vurmak istiyor. Dona dona, kaybola kaybola Niğde Aladağlar'da dolanmak istiyorum. Ne olursa olsun gece yıldızlara yaklaşabilmek, hiçbir yerde göremediğim milyonlarcasının keyfine varmak istiyorum. Ama yine de Afrika işi ciddiye bindi bir kere. Benim istediğim rotayı yaparsam yaklaşık 25 ülkeden geçerek döneceğim Türkiye'ye. O kadar ülke, o kadar sınır, vize..Nasıl olacak bilmiyorum..O yönden daha önceki yolculuklardan bir farkı yok aslında. Hep bilmeden gittiğim için..Ama bu sefer bir inadım var: Yanıma rehber kitap falan almayacağım. Gerçekten sıkmaya başladı bu: Aynı terzinin elinden çıkma geziler. Ne yaparsan yap ellerine düşüyorsun ama olsun. Ben Lonely Planet gezmesi değil, bana ait birşey yapmak istiyorum.
Aslında rota fena halde zor bu sefer, iyice araştırmak gerekecek. Dedim ya başladım diye, gördüm zorluğunu..İşin kötü tarafı benim istediğim rotayı yapıp da yazmış birini henüz bulamadım. Bölük pörçük hepsi. Hele de çoğunda fiyat falan yok. Sinir oluyorum buna. Şurada şu şu kadar, bu bu kadar diye yazmak çok mu zor? Necmettin Toraman'ın yazılarına bu yüzden bayılıyorum. Bu adamın daha çok gezmesi, hatta gezip de yazması için birilerinin ona maaş bağlaması lazım. Kampanya açacağım valla!!
Dedim ya bu aralar canım çok sıkılıyor diye..İş çok, evde kalamıyorum. Hatta önümüzdeki iki hafta eve gelemeden geçecek. İstanbul'a geleceğim ama grubu bırakıp hemen Ankara'ya uçup yeni bir tura başlayacağım. Şimdi soruyorum: Bu insan haklarına aykırı mıdır, değilmidir? Neyse, kendi düşen ağlamaz, iş sonuç olarak..Bana gezme olarak geri dönecek..
Bugün bunları düşünürken aklıma geldi. Burada can sıkıntısından ölüyorum ama neden başka yerlerdeyken, gezerken olmuyor? En sonunda buldum. Birkaç gün önce İstanbul'a gelirken, köprüyü görünce nasıl da ilk kez görüyormuş gibi baktığımı farkettim. Ertesi gün Beşiktaş'a indiğimdeyse herkesin günlük alışverişinin benim için ne kadar önemli, sıradışı olduğunu gördüm. Öyle ortalıkta dolaşıp, balık, peynir, meyve alabilmenin ne kadar lüks olduğunu. Ben fena halde özlüyorum bunları. İstiklal'e çıkıp, bir yerde oturup bir bira içmek, insanları seyretmek..Gerçek hayatları..Ya da bir kaç arkadaşla muhabbete oturmak, hatta ufaktan sarhoş olup onun bile keyfine varmak..Bunları yapabilenlere imreniyorum. Rehber olarak o kadar izole bir hayatım var ki. Her gece başka bir otel, bakmam gereken bir grup. Şimdi bile evimin balkonunda otururken azıcık keyif yapmaya çalışıyorum ama özlediğim şeyleri düşününce gözlerim doluyor. Düşünün, beni çok seven dört yaşında minnacık bir yeğenim var ve ailem beni görebilmesi için geçen hafta onu Ankara'da otele getirdi. Olacak şey mi? Ailemi özlüyorum, arkadaşlarımı özlüyorum ve elimden birşey gelmiyor. İşte bu duyguyu ha burada hissetmişsin, ha dünyanın öbür ucunda. Bir fark yok..
Belki de bu alışkanlıktandır uzun uzun gezebilmem. Bu akşam hissettiğim yalnızlığın Lumbini'deki o karanlık geceden farkı yok.
O yüzden can sıkıntısı geçmez, boşuna uğraşmamalı. Bundan birkaç ay sonra Afrika'nın bilmem neresinde tek başıma oturmuş ağlıyor olacağımı biliyorum. Annemi istiyorum diye hem de. Kimsenin gelmeyeceğini biliyorum. Ve ben buna çoktan hazırım..
O yüzden de gidebiliyorum ya....

Hiç yorum yok: